Mehtap Elaidi: Özgür ruh


Mehtap Elaidi’nin tasarım serüveni, bilinen yoldan yürümeyenlerin çok daha özgün bir çizgi yaratabildiğine dair ilham verici hikayelerden. İşletme eğitiminden moda atölyesine, oradan da dünyanın dört bir yanındaki gardıroplara uzanan bu hikaye, çok daha sürprizli şekillerde devam edecek gibi görünüyor.
Moda tasarımına başlamanız, bir çocukluk hayalinin gerçekleşmesi miydi? Bu konuda formel bir eğitim aldınız mı, yoksa içinizden geleni mi takip ettiniz?
Ben alaylıyım maalesef. Lise yıllarımdaki hayalimi gerçekleştirmek 36 yaşımda nasip oldu. İlk iki sene hiçbir şey bilmediğimi bildiğim için, kendime tasarımcı bile demiyordum. O iki seneyi kendi atölyemde kurs gibi yaşadım. Birlikte çalıştığım usta ve modelistten çok şey öğrendim diyebilirim. Kalıp bilgim fazla olmadığı için, başlangıçta çoğu modeli drapaj yöntemiyle yapıyordum. Bu da bana o dönem ihtiyacım olan özgünlük ve özgürlüğü getirdi. Formel bir eğitimim olmadığı için, bana göre her şey mümkündü ve yapılabilirdi.
Moda tasarımcısı olarak, işletme eğitiminizin faydasını gördünüz mü?
Elbette, çünkü sonuçta bu da planlama isteyen, maliyet yönetimi gerektiren bir iş. Büyük bütçelerle çalışmadığınız için, özellikle ilk başlarda faydalanabileceğiniz insan kaynağı sadece sizsiniz. Bu anlamda aldığım işletme eğitiminin çok faydası olduğunu düşünüyorum.
Mehtap Elaidi kadınını tanımlamanız gerekirse…
Bir tasarımcı markası olarak, günün sonunda dönüp referans aldığınız kaynak yine siz oluyorsunuz. Bu anlamda hayalinizdeki kişi de sizden yansıyan bir kişilik oluyor. Bu açıdan baktığınız zaman Elaidi kadını, tasarımdan ödün vermeden rahatlığını ön planda tutan, bir günde birden fazla ortamda bulunan, dinamik bir kadın. Bir de sanıyorum moda trendlerinden çok, bir stil üzerinden gidiyor.
19 ülkede 45 satış noktasına ulaştınız. En popüler olduğunuz yer neresi?
Ne mutlu bana ve ekibime ki, şu aralar bu sayı 60’a doğru gidiyor… Yolculuğumuza oradan başladığımız için Orta Doğu ülkelerinde çok etkiniz. Ancak son zamanlarda İtalya ve Asya’da da satış noktalarımızı çoğaltmaya başladık. Bugün İtalya’da 2 noktada varız. Asya’da ise Çin, Japonya ve Kore’de satmaya başladık.
Dünyaya açılmak tasarım sürecinizi nasıl etkiledi? Bu kadar geniş bir kültürel yelpazeye hitap edebilmek için, global vs. lokal dengesini nasıl kuruyorsunuz?
Çok uzun zamandır ihracat yaptığımız için belli bir koleksiyon dinamiğimiz var elbette ve ona özen göstermeye çalışıyoruz. Çünkü bu dinamiği kurmak çok meşakkatli bir yolculuktu. Sadık bir müşteri kitlesi edinmek her tasarımcının hayali. Tıpkı bir çağdaş sanatçının eserlerine olduğu gibi, modacının tasarımlarına da asıl değeri katan şey belki de bu…
Sizin müşterileriniz ne kadar sadık?
Oldukça sadık diyebilirim. Örnek vermek gerekirse, hala ilk açılış yaptığım zamanlardan ürünlerimi giyenlerden tutun, vermeye kıyamadıkları için bana iade eden müşterilerim bile var.
Mercedes Benz Fashion Week Istanbul, diğer moda şovlarına göre sizce nerede duruyor? Yıllardır katıldığınız şovun en sevdiğiniz yönü nedir? Bu sezon izlemekten keyif aldığınız koleksiyonlar hangileriydi?
MBFWI elbette diğerleri ile karşılaştırıldığında çok yeni, bu yüzden ben gösterdiği gelişme üzerinden etkinliği değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak bu da bir kültür, ancak bugün geldiğimiz noktada çok önemli virajlardan başarıyla geçildiğini düşünüyorum. İlk başladığımızda Türk tasarımcı markalarının koleksiyonları Türkiye’de hiçbir yerde kendine yer bulamazken, bugün birçok yerde rastlayabiliyoruz ki bu da ticari performans için çok önemli. Onun yanında uluslararası ilgi açısından baktığınızda, her geçen sene daha artan bir ilgi ve merakla karşılanıyoruz.
Moda şovlarına nasıl hazırlanırsınız? Sahneleme sizin için ne kadar önemli?
Benim için koleksiyonla birlikte, koleksiyonun arkasında yatan temayı da aynı şiddette hissettirebilmek çok önemli. Bu yüzden sahnesinden müziğine, saçına, makyajına kadar her şeye bir bütün olarak bakarım. Beni de esas heyecanlandıran bu sanırım.
Hemen her koleksiyonunuzun bir hikayesi var. İlkbahar/Yaz 2018 Ve-Da-Ha koleksiyonunuzda nelerden ilham aldınız?
Burada vermek istediğim duygu, aslında her vedanın bir başlangıca gebe olduğu ve o yüzden vedaların da bir şölen gibi karşılanması gerektiği idi.
“Oynamayı” sevdiğiniz özel malzemeler / kumaşlar / renkler var mı?
Doku karıştırmayı her zaman çok sevdim. Ama koleksiyonlarımın geneline baktığınızda en çok kullandığım rengin beyaz ve kırmızı olduğunu görüyorum. Sebebini sormayın, ben de bilmiyorum.
Online mağazanızda “Oldies But Goldies” diye de ayrı bir bölüm var. Sanırız burası modası geçmeyecek tasarımlarınıza ayrılmış. Sizce hangi kıyafetlerin modası geçmez?
Doğrudur. Bence bir stile sahipseniz, kişiliğinizin bir parçasını her zaman kıyafetlerinize yansıtıyorsanız çoğu parçanın modası geçmez. Önemli olan onları nasıl bir araya getirdiğiniz.
Klişe gibi gelse de herkesin bir (veya daha çok) stil ikonu veya ilham perisi vardır. Sizinki(ler)?
Ya maalesef ben bu soruya verecek cevabı henüz bulamadım. Bu soru ne zaman gelse aklıma bir isim gelmiyor. Ama klişelerden gidecek olursak eskilerden Audrey Hepburn, bugünlerden Sofia Coppola ilk aklıma gelen isimler.
Trend’lere sıkışmış bir dünyada yaşıyoruz. Siz trendleri ne kadar umursuyor veya çiğniyorsunuz?
Önce de bahsettiğim gibi trendleri, onlar bana uyduğu kadarıyla bünyeme kabul ediyorum.
Sizin “şıklık” anlayışınız nedir? Kişisel gardırobunuzda şu sıralar en favori parçalarınız hangileri?
Zannediyorum, benim şıklık anlayışım,iözellikle son yıllarda biraz daha klasiğe yöneldi. Giydiğim parçaların kalitesi, taşıdıkları markalardan ve uydukları trendlerden daha fazla ilgilendiriyor beni.
Her tasarımcının kendini yenilemeye ihtiyacı vardır. Siz nasıl tazeleniyorsunuz?
Sanıyorum kitaplar en çok sığındığım limanlar, bu anlamda.
Yıllardır Moda Tasarımcıları Derneği başkanlığını da yürüttünüz. Sizce Türkiye’de modacıların koleksiyonlarını tanıtabileceği yeterince mecra var mı? Moda haftaları dışında ne gibi alternatifler olabilir?
Açıkçası yok demek nankörlük olur, ancak “yeterli” kelimesi bu sektörde maalesef kullanamadığımız bir terim. Sosyal medyanın egemenliğinde yaşadığımız bugünlerde, aslında kendini tanıtmak biraz da kişinin elinde ama markayı sürdürülebilir kılmak için maalesef daha fazlasına ihtiyaç var.
Şimdi sırada ne var?
İkinci çocukluk hayalim baba mesleği olan çiçek tasarımıydı. Zamanı gelince inşallah o da olacak.
NEREDE?
Web: www.shopelaidi.com
Butik: Wepublic, Brandroom, Gizia Gate, Midnight Express