Gülsim Ali: Zarif, Güçlü ve Cool


En büyük destekçisinin ailesi olduğunu söyleyen güzel oyuncu Gülsim Ali, hayallerinin peşinden emin adımlarla ilerliyor. Gülsim ile çok uzun zamandır aklımızda olan çekimi nihayet gerçekleştirdik. “Chic & Cool” konsepti ile onu hiç görmediğiniz bir yüzüyle kapağımıza taşıdık ve kariyer yolculuğunu, hayatına dair merak edilenleri ve aşkı konuştuk.
Röportaj Çağla Küçükdereli Fotoğraflar Renata Kıreyeva Akbaş Videografi Vast Mag
Moda Direktörü Fulya Güngör Saç ve Makyaj Burak Mert Aydın Retoucher Berna Çat
Marka İletişimi Mine Gündüz Prodüksiyon Nutek Studıo Mekan Radisson Blu Hotel Ottomare
REMINGTON’a katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Hayatının nasıl bir dönemindesin? Bu aralar gündeminde neler var?
Değişik bir dönem içindeyim. Yeri geliyor her şey çok hızlı ilerliyor veya tam tersi çok yavaş hatta hiç ilerlemiyormuş gibi hissediyorum. Bende bu döneme ayak uydurmaya çalışıyorum. Bol bol koşturarak bazen ise sadece “durarak”. Yeri geldiğinde öylece durmak her şeyden daha önemli. İnsan durduğunda aslında etrafında olan biteni daha kolay kavrayabiliyor.
Oyunculukta seni başkalarından ayıran en güçlü yönün nedir?
Kendime inancım ve imkansızı başarma isteği. Tabii bunun yanı sıra doğru projeler seçmek. Ben çok uzaklardan, bir köy kasabasından kalktım buralara kadar geldim. Bu yüzden imkansızı başarmak diyorum, ailede benim dışında hiç bu mesleği yapan olmadı. Olmamalarına rağmen, hepimize bir hayal gibi görünen bir şeyin peşinden gittik ve beni çok desteklediler. Bu yüzden şimdi de haklı olarak bunun gururunu yaşıyorlar.
“Diriliş Ertuğrul”, “Hanım Köylü” ve “Payitaht Abdülhamid” gibi pek çok dizide rol aldın. Son olarak da “Gönül Dağı” dizisinde izledik seni. Bu projeler arasında seni en çok heyecanlandıran hangisiydi?
Her proje ayrı bir dünyanın kapısını açtı bana. Farklı insanlarla tanıştım ve çalıştım. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Ama örnek verecek olursam Diriliş Ertuğrul ve Gönül Dağı’ndaki karakterlerim birbirinden çok farklı iki karakterdi mesela…Aslıhan Hatun ve Dilek… Fakat ikisinin ortak bir yanı vardı o da güç, ikisi de ayakları yere sağlam basan kadınlar. Bu özellik beni çok heyecanlandırıyor ve beni motive ediyor. Güçlü kadınları seviyorum.
Bugüne kadar canlandırdığın karakterlerden kendine en yakın ve uzak hissettiklerin hangileri?
Dilek karakteri bana çok yakındı, öncelikle sevdiği işi yapabilmek adına her şeyden vazgeçti tıpkı benim gibi. Daha sonrasında da sevdikleri, onlar için yapmadığı şey kalmadı ve birçok kez kendini feda etti. En uzak hissettiğim karakter de Gülcemal (Payitaht Abdülhamid). Ne istediğini bilmeyen, bir kızdı o. Kim nereye çekerse oraya giden ve kendi isteklerine göre değil, başkalarının emirleriyle hareket ediyordu. Ve bir haindi. 🙂
Bir daha dünyaya gelsen yine aynı mesleği mi yapmak isterdin?
Kesinlikle kesinlikle EVET! Çok seviyorum mesleğimi, yaptığım işi. İnsanlar işini severek yaptıklarında bu her şeye bütün olan bitene yansıyor, en azından ben öyle hissediyorum. Ben çok şeyi feda ettim bu mesleği yapmak için, ki ilk bu yola girdiğimde hiç kimse bunun garantisini veremiyordu. İnancım, iradem, sevdiklerimin duaları ve destekleri vardı, o kadar. Şimdi bakıyorum da kocaman bir ailem olmuş, milyonlarca kişi tarafından izlendim sevildim ve takdir edildim. Bu benim için çok değerli, bütün herkese çok minnettarım. İyi ki oyuncu olmayı hayal etmişim ve iyi ki olmuşum.
Bir sonraki işinde nasıl bir kadına ruh vermek istersin? Hayallerini süsleyen bir proje var mı?
Bir sürü yeni projeler okudum, onların içerisinde hem dijital hem de televizyon dizileri vardı. Ben genç bir oyuncuyum ve o kadar iştahlıyım ki mesleğime karşı, hikayesine inandığım senaryosunu beğendiğim her rolü oynamak istiyorum. Hayallerimi süsleyen bir proje elbette var, fantastik bir işte olmak isterim mesela, süper güçleri olan bir kadın. Sinemada izlediğim Doktor Strange filmdeki Wanda Maximoff, çok hoşuma gitti. Ve izlerken de böyle bir işin içinde olmak ve böyle bir kadını canlandırmak istiyorum dedirtti.
Dijital işlerin televizyon dizilerine göre oyuncu açısından hangi farkları ve avantajları var?
Dijital mecralar çok fazla büyüdü, henüz bir dijital projede yer almadım. Onun heyecanı da başkadır eminim. Deneyimlemediğim bir şey için yorum yapmam çok doğru olmaz ama genel fikrimi soracak olursanız; televizyon dizilerinde her hafta kendini izleyebiliyorsun ve kendi hatalarını görüp düzeltebiliyorsun. Dijital projelerde ise sezonluk projelerde bu şansı yakalayabiliyorsun ama 1 sezon geçmiş oluyor tabii. Dijital projelerde başını sonunu biliyorsun karakteri katmanlandırabilmek adına hikayenin başını ve sonunu en baştan görebilmek faydalı oluyor. Bu bir avantaj olabilir tabi tartışılır bir konu. Televizyonda ise her an her şey değişebiliyor senaryoya göre TV bana göre daha sürprizli bir yolculuk.
Tüm işlerini düşündüğünde, keşke tekrar çalışsam dediğin bir partnerin ya da yönetmenin var mı?
Değerli hocalarla çalıştım, hepsine çok saygı duyuyorum. Bazı hocalar vardır, sette oyuncular hoşlanmazdı mesela, ama ben tam tersi çok sever ve saygı duyarım. Aslında dizi ve film setleri bir yerden baktığında okul gibi, tıpkı orada olduğu gibi sette de bir disipline ihtiyaç var. Partner konusunda da iyi insanlarla çalıştım, yarın öbür gün bir proje gelir ve çalıştıklarımdan birileri tekrar karşıma çıkarsa açıkçası gocunmam tam tersi mutlu olurum.
Nasıl bir senaryo okuma yöntemin var, değerlendirirken önceliklerin neler oluyor?
Bir senaryo kendimi okutmalı, yeri gelir ağlatır veya tam tersi güldürür. Ben öncelikle dışardan yabancı biri gibi okumayı tercih ederim, böylece hikayenin içine girebiliyorum. Okurken şu da çok önemli benim için, tarif edilen yeri, mekanı, kıyafeti görmek. O benim çok hoşuma gidiyor, o kadar güzel bir his ki, tamamen kendi hayal gücünü çalıştırıyorsun, yazılan senaryoyu kafanda canlandırıyorsun. İnanılmaz bir şey. Teknik olarak düşündüğümde ise, hikayenin ana aksındaki; gizemi, gerçeği, ihaneti her neyse o, seyirciye verilmemeli. Hep bir merakta kalacak;hem seyirci hem de oyuncu, biz de bilmiyoruz çünkü neyin ne olduğunu. O gizemi çözdük mü, bence her şeyin büyüsü kaçıyor.
Aktris olduğunda aklında ne vardı? Oyuncu olmayı hangi motivasyonla istedin? Şöhretin en zor yanı nedir?
Aslında tek istediğim orada o ekranda o izlediğim dizilerden birinde olmaktı ilk başlarda çocukça bir hayaldi ama sonra çok istedim barışacağımı inandım bunun için çok çalıştım pes etmeden yılmadan inancını kaybetmeden çalıştım ünlü olmak yaptığım mesleğin bir getirisi şöhret dışardan çok çekici gibi gelse de aslında zor bir sürü farklı kültürden insan sizi kendi istedikleri gibi görmek ve sevmek istiyorlar giyim tarzınızdan yaşam tarzınıza kadar her şey onların sizi görmek istediği gibi olsun istiyorlar ama maalesef her zaman ve herkesi memnun etmek mümkün değil neticesinde benim de mesleğim dışında özel bir hayatım ve kendi tercihlerim var.
Neredeyse oynadığın dizilerin tamamında “aşk” var. Aşkın tanımını nasıl yaparsın?
Aşk imkansız olandır, tamamlanamamış, yarım kalmış. Dizilerde de mesela, herkes imkansız aşkı sever, oyuncuyla acı çeker ve arzular sırf sevenler kavuşsun diye ekranın önünde bağırır durur.
Arkadaşların seninle ilgili en çok neyi sever, seninle ilgili en çok neye gülerler?
Dışardan mesafeli bir insan gibiyim, kabuğuma çekilip yaşamayı seviyorum. Fakat karşımdakiler, o mesafeyi, o duvarı kaldırdığı an, benle çok eğlenirler. Enerjim yüksek aslında, her ne kadar ağır başlı görünsem de şakalaşmayı, espriler yapmayı, deliler gibi dans edip şarkı söylemeyi severim. İyi bir sırdaşım da aynı zamanda.
Kendi hayat yolculuğunda en zorlu dönemeç hangisiydi? Bu dönemin üstesinden nasıl geldin?
Zorlu bir dönemeç olduğu ve üstesinden geldiğim durum işim. İlk başlarda çok engel vardı önümde, okulu bitirmek, reşit olmak, Türkçe’yi kusursuz konuşmak, oyunculuk eğitimler vb. durumlardan çok inanarak üstesinden geldim. Hırslıydım demek istemiyorum, hırs beni biraz korkutuyor. Çok istekliydim demek daha doğru. Biz insanlar şunsuz veya bunsuz yapamam, yaşayamam demeyi seviyoruz. Ama hayat seni öyle bir hale getiriyor ki, istesen de istemesen de yapıyorsun. Niye mi? Çünkü mecbursun. En büyük yaram, ailemden uzak olmak, evet burada işte teknolojinin sevdiğim yanlardan biri giriyor devreye, her gün onlarca kez konuşup haberleşiyoruz. Ama yetmiyor, iki tane yeğenim var, “annem” diye seviyorum onları. Bazen ekranın içine girip yiyesim geliyor onları. Çok seviyorum, çok özlüyorum işte bu durumun üstesinden gelemiyorum.
Modun düştüğünde kendini nasıl motive ediyorsun? Ruhunu şifalandıran ve sana iyi gelen rutinlerin var mı?
Hüzünlü şarkılar dinleyerek düşen modumu daha da düşürerek (hahaha). Ben biraz arabesk şarkılar fanıyım, damar şarkıları son ses açıp şarkı söylemeyi çok seviyorum. Sonrasında da eğlenceli şarkılar açıp dinlemeye ve oynamaya başlıyorum. Makyaj yapmakta iyi geliyor bana. Mesela hasta iken baya motive ediyor insanı. Makyaj ve bakım ürünleri araştırıp yeni çıkan ürünlerden almak en sevdiğim şeylerden biri.
Zor günlerden geçtiğimiz bu dönemde, dünyayla ilgili sana en çok umut veren ve yaşama motivasyonunu yükselten şey nedir?
Umut… Geçenlerde çok sevdiğim birini rüyamda gördüm. Beni Umut diye biriyle tanıştırdı, çok güzel bir şey bence. Sizin de dediğiniz gibi bu zor dönemde böyle bir rüya görmek Umut diye biriyle tanışmak, beni umutlandırdı. Hem yeni atacağım adımlara hem de verdiğim yeni kararlar adına sevindim.
Yeni teknolojilerle aran nasıl? Metaverse gibi teknolojik gelişmeler sana ne hissettiriyor?
Teknolojiyle aramın pek iyi olduğunu söyleyemem. Ben 1995 doğumluyum ve sokak oyunlarıyla (saklambaç, körebe, misket, istop, sek sek) büyüdüm. Çokta mutluyum kendi adıma. Bazen yeni nesil çocukların adına üzülüyorum, keşke onlar da bizim gibi büyüse diyorum. Her şey sanal ortamda dönüyor artık, tabii ki bunların avantajları da var ama yanı sıra dezavantaj olduğunu da düşünüyorum. Ben mesela yazın, ailemin yanına gittim, nerdeyse telefonu elime almıyordum. Televizyon açmıyorduk, hep bir arada eğlendik ve zaman geçirdik. Birçok takipçim de hatta sorular sormaya başlamıştı, hasta mısın neyin var, neden paylaşım yapmıyorsun. Kısa süreliğine tam bir teknoloji detoksu yaptım.
Zaman tüneline girme şansın olsa hangi çağa ışınlanmak isterdin?
Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş dönemlerine gitmek isterdim- Yeni Çağ — 1453 — 1789. Mimar Sinan’ın çizimlerini, çalışmalarını o zamanki imkanlarıyla bugün gördüğümüz eserlerinin yapılışını görmek isterdim. Nasıl planlamışlar, nasıl çizmişler, nasıl inşa etmişler an be an tanık olmak isterdim.
Son yıllarda sosyal medyanın etkisiyle de gündemde olan beden algısı konusunda ne düşünüyorsun?
Kendiyle barışık olan her kadın güzeldir. Bunun dış görünüş, kilo veya boyla alakalı olduğunu düşünmüyorum. Kendine saygısı olan, kendine inanan ve kendi ayakları üzerinde durmayı başaran her kadın güzeldir. Güzellik geçicidir. Ben doğallıktan yana bir insanım. Ben hiçbir zaman çok zayıf biri olmadım. Bedenlerimiz neye göre kime göre ölçülüyor, hiçbir fikrim yok. Ben desteklemiyorum, bu durumu. Sosyal medyada da takipçilerim bunu konuyla ilgili çok soru sormuştu, ben baskıyı yaşayan sadece sizler değilsiniz ben de karşılaşıyorum demiştim. Ekran önünde olduğumuz için inanın biz 2 kat çaba harcıyoruz.
Güzelliğe hangi pencereden bakıyorsun? Bu konuda genç kızlara ne tavsiye edersin?
Güzelliğe filtresiz, shopsuz ve estetiksiz pencereden bakıyorum. Bu benim en hassas olduğum konurlardan biri. Sosyal medyada, sivilceli veya makyajsız paylaşım yapan insan çok az, maalesef. Daha önce de söyledim, bu şekilde etrafımızda birçok kişi birbirine benziyor artık. Bu durumu ben kabullenemiyorum, üzgünüm. Maalesef genç kızlar da bu tarz durumdan olumsuz yönde etkileniyor. Ben sosyal medya hesaplarımda doğal paylaşımlar yapmaktan yanayım hatta çoğu zaman çektiğim fotoğrafları anında paylaşıyorum. Bence siz de öyle yapın.
Başarının tanımı senin sözlüğünde nedir?
Başarı benim için sıfırdan olandır. Yokluktan var edendir. Başarı, kendi rotanızı özgürce çizebilmeniz anlamına da geliyor benim için. Sıfırdan var edince başarı kelimesinin anlam daha anlamlı olduğunu söyleyebilirim.
Kendini hangi konularda başarılı buluyorsun?
Otokontrollü bir insanım. Bu yüzden birçok konuda başarılı oldum. Eminim ki okulla yoluna devam etmek isteseydim, başka herhangi bir meslekte de başarılı olma potansiyelim vardı. Ama önemli olan, herhangi değil, istediğin bir meslekte bir hayatta başarılı olmak. Elbette şu an yolun ortasındayım, daha çok yolum var. Gerçekleştirmek istediğim hayallerim var, adım adım onlara yaklaşıyorum. İnşallah başarımı devam ettirebileceğim. İstanbul’u çok seviyorum ve dün gibi hatırlıyorum, hiçbir yeri bilmezdim, hep derdim ki sokakları nasıl ezberleyeceğim? Şimdi artık kestirme yollarına kadar biliyorum. Bunu da bi başarı sayıyorum ben. Açıkçası dışardan küçük görünse de bu tarz şeylerde kendimi eğitmeyi seviyorum.
Hayatta ilham aldığın güçlü kadınlar kimler?
Bir kitabım var, içinde birbirinden zeki yüz kadının başarı hikayesi var. Çok seviyorum onu, içinde din dil renk farketmeksizin her yaşta ilham alabileceğim kadınlar var. Ama isim vermem gerekirse beni en çok etkileyen üç kadın var, meslektaşım; Meryl Streep, Jennifer Lawrence ve Angelina Jolie.
Hangi yönleriyle sana ilham veriyorlar?
Yetenek, güzellik, yardımseverlik ve zeka sahibi başarılı kadınlar.
Setin olmadığı bir günde neler yaparsın? Bize rüya gibi diyeceğin, ideal gününü anlatır mısın?
Güne kahve içmeden başlayamam, o keyfi mutlaka yaparım. Kahvaltıyı mümkün olduğunca geç yapıyorum. Sonrasında canım ne isterse onu yapıyorum, bazen dışarı atıyorum kendimi işim olmadığında kuaföre gidip ihtiyacım olduğu bakımları yaptırıyorum. Bazen de canım hiçbir şey istemiyor, bütün gün evde yayılıp yatmak istiyor, o da ayrı zevk veriyor bana. İnternette dolaşıyorum, bir şeyler seyrediyorum, sevdiklerimle sohbet ediyorum. Uzun zamandır dinginleştiğimi hissediyorum. Eskiden çalışmadığım zamanlarda her gün mutlaka dışarı çıkar bir yerlere giderdim, artık öyle değil. Evde de eğlenmeyi ve vakit geçirmeyi seviyorum. Yemek yapıyorum, temizlik yapıyorum, odamı düzenliyorum vs. İki sene İstanbul dışında yaşadım, proje gereği. Çok sakin bir yerdi, belki de oranın o sessizliğine çok alıştım, o yüzden de şimdi buralar bana çok kalabalık geliyor.
Modayla ilişkin yıllar içinde ne yöne doğru evrildi? Ne almayı, ne giymeyi seversin?
Tarzım çok değişti, eskiden mesela sürekli topuklu ayakkabı giyen biriydim. Uzun zamandır, davet ve çekimler dışında giymiyorum artık. Rahatlığıma çok önem veriyorum, set temposundan dolayı olsa gerek. Oyuncu olmadan önce, ünlü sanatçıları eşofmanla gördüğümde çok garipserdim. Fakat şimdi öyle değil, bende artık bu sektördeyim ve kendimden biliyorum her zaman çok şık veya kusursuz görünmek için uğraşmıyorum. Almaktan vazgeçmediğim parçalar ise kot ve beyaz tshirt … En az 30 tane beyaz tshirtüm var. Alıyorum stokluyorum, stoklamak demişken kimsenin bilmediği bir huyum var o da stoklamak. Mesela zor ayakkabı bulan biriyim o yüzden buldum mu rahat bir şeyi, 3 tane alırım. Her ne kadar ayni şeyi yıllarca giymiş oluyor görünsem de aslında olay o değil. 🙂 Makyaj için de ayni şekilde, sevdiğim ürünleri alıp alıp stokluyorum.
Şimdi sırada ne var?
Yenilik ve canlılık var. Öyle hissediyorum. Daha fazla hayal gerçekleştirme, yapamam dediklerimi yapmaya çalışmak, ve ön yargıları kaldırmak istiyorum. Çalışma temposundan dolayı bazı yarım kalmışlıkları üniversite gibi tamamlamanın zamanı geldi. Hani bir şeyi hep erteleriz veya bir şey olsun tetiklesin ki öyle yapayım dersin, ben bunu değiştirmek istiyorum kendimde. O yüzden mesela, şan dersleri almaya başlıyorum, yeni bi Gülsim’i bulmaya ve dışarıya çıkartmaya çalışacağım.