Pelin Akil: Doğal, Zarif ve Elegan Tavır
En büyük motivasyon kaynağının çocukları olduğunu söyleyen ve onlarla anılar biriktiren neşeli bir anne Pelin Akil. Tüm bunların yanı sıra başarılı oyuncu kimliğiyle de öne çıkıyor. Pelin Akil’in kariyerine, çocuklarına ve hayatına dair merak edilenler söyleşimizde. Gelin birlikte göz atalım!
Röportaj Gülay Özdemir Fotoğraflar Serhat Hayri Videografi Alparslan Barut Moda Direktörü Çağla Küçükdereli Styling Samet Çetinkaya Saç İbrahim Junior Marka İletişimi Mine Gündüz Prodüksiyon Nutek Studio Styling Asistanları Uygar Aydın, Buse Yiğit
Katkılarından dolayı SHERATON ISTANBUL CITY CENTER’a teşekkürlerimizle…
Hayatının nasıl bir dönemindesin? Bu aralar gündeminde neler var?
Gündemde çoğunlukla bakmaktan, ilgilenmekten müthiş keyif aldığım minik yavrularım ile oynamayı çok sevdiğim İsabel karakterini canlandırdığım dizi setim var. Şu sıralar; özellikle anda kalmanın mutluluğunu yaşarken bir de iş yoğunluğu olmadığı kısa zamanlarda miniklerle seyahatler planlayıp güzel anlar yaratmaya çalışıyoruz. Onlar belki hatırlamayacak ama biz hatırlayacağız ve onların da mutlu hissetmeleri en güzeli.
Oyunculukta seni başkalarından ayıran en güçlü yönün nedir?
Herkesin ayrı bir tutkusu, tutunduğu farklı bir yönü vardır. Ben şimdi düşünüyorum da, bir oyuncu olarak farklı roller geliyor olması, bana güveniyor oldukları anlamına geliyor. Bu da beni mutlu ediyor.
“Suskunlar”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, “Arka Sıradakiler”, “Aşktan Kaçılmaz”, “Bittin Sen” gibi pek çok dizi ve filmde rol aldın. Son olarak da “Barbaroslar: Akdeniz’in Kılıcı” dizisinde izliyoruz seni. Bu projeler arasında seni en çok heyecanlandıran hangisiydi?
Kabul ettiğim tüm projelere müthiş bir heyecanla başlarım. Düşününce, gerçekten hepsiyle ayrı ayrı uğraşmışlığım, kafa yormuşluğum var; heyecanları dün gibi aklımda. Şu an oynadığım karakterin eski dönemde yaşamış bir İtalyan olması, kostümleri, bilek gücü, savaşçı ruhu, aşkı, yapabilecekleri… Bahsederken bile hala beni heyecanlandırıyor. Şu anki rolüme, İsabel’e ciddi anlamda hayranlık duyuyorum. Ama önceki işlerim zamanında bu soruyu soruyor olsaydın, bu sefer o andaki karakterimin özelliklerini ve heyecanını paylaşıyor olurdum.
Bugüne kadar canlandırdığın karakterlerden kendine en yakın ve uzak hissettiklerin hangileri?
Oynadığım her karakterde biraz mutlaka Pelin’den bir şeyler vardır. Ama en yakın hissettiğimi sorarsan, savaşçı İsabel olabilir. En uzak olan ise “Su ve Ateş” filmindeki Nupelda olabilir.
Bir daha dünyaya gelsen, yine aynı mesleği mi yapmak isterdin?
Kesinlikle evet, ama müziğe de bir bu kadar ağırlık verirdim. Şarkı söylemeyi çok seviyorum ve bunu hep erteliyorum. Müzikal bölümü okumuş olmama rağmen, müzikle ilgili ne yapmak istediğimi bilemedim sanırım. Müzikalde tiyatroyu ve oyunculuğu keşfettim. Öyle bir yol ayrımına girdim ve hep öyle gitti. Şarkı söyleme tutkum hiç bitmedi ama şu an sadece miniklerime söylüyorum; dünyaya yeniden gelmeme gerek kalmadan belki bununla ilgili bir şeyler yapmaya başlayabilirim 🙂
Bir sonraki işinde nasıl bir kadına ruh vermek istersin? Hayallerini süsleyen bir proje var mı?
Sebepleri, dönüşümü olan her karakter olabilir. Tek derdi bir adama aşkı değil de başka meseleleri olan bir kadına ruh vermek isterim. Bir hastalığı olan bir kızı ya da tarihe adı yazılmış özel birinin hayatını oynamak da benim için farklı bir deneyim olabilir. Şu an düşününce komedide oynamayı da özlediğimi hissettim.
Dijital işlerin televizyon dizilerine göre, oyuncu açısından hangi farkları ve avantajları var?
Dizilerde zaman sıkıntısı olduğundan ve sürekli yetiştirme durumu olduğundan dijital işler daha programlı ve sakin çekiliyor. Bu da hazırlık demek. Hikaye ve karakter üzerine düşünme fırsatı bulunabildiğinden, özellikle oyuncu için dijital daha avantajlı.
Tüm işlerini düşündüğünde, keşke tekrar çalışsam dediğin bir partnerin ya da yönetmenin var mı?
Anıl Altan. Best partner of all my life 🙂 Yönetmenlerimin hepsi çok kıymetliydi; hepsiyle seve seve tekrar çalışmak isterim ama hiç çalışmadığım ve dünyasına girmek istediğim yönetmenler de var. Mesela Zeynep Günay Tan, Fatih Akın, Ferzan Özpetek, Nuri Bilge Ceylan, Ömer Sinir. Offf, daha da çok var ama şimdilik bunları buraya yazayım.
Nasıl bir senaryo okuma yöntemin var? Değerlendirirken önceliklerin neler oluyor?
Senaryoyu okurken hikayenin derdi, derinliği, geçmişle bağlantı noktaları, sebep sonuç ilişkileri beni daha da hikayeye bağlıyor. Kitap okurken de öyle. Derdini hikayeye nasıl dağıtmış? Kurgusu nasıl? Okurken rejisi gözümde canlanıyorsa keyif alıyorum. İlk zamanlarda projeleri değerlendirirken senaryoyu okuduktan sonra, direkt belli olan diğer oyuncuları sorardım. Ama şimdi senaryo ve karakter beni sardıysa ilk olarak yönetmeni soruyorum. Çünkü o kadar önemli ki, o dünyayı nasıl kurduğu. Bende olanı, benim daha bende görmediğim yanlarımı çıkaracak kişi kim olacak, onu merak ediyorum. Ben yönetilmeyi seviyorum. Beni bana bırakmasın yönetmenim. İster istemez bir zaman sonra cepten oynamaya başlıyorsun ve elinde ne varsa oradan devam ediyorsun. Ama Türkiye’de öyle yönetmenler var ki gerçekten bir oyuncuyu farklı bir rolde gördüğüm ve iyi bulduğum zaman, direkt “Yönetmeni kim bu işin?” diye soruyorum.
Biraz evliliğinden bahsetmek istiyorum. Anıl Altan’ın sosyal medya paylaşımlarının altına yazdığı yorumlardan ne kadar aşık ve eğlenceli bir eş olduğunu görüyoruz. Peki sen aşık olunca nasıl bir kadına dönüşüyorsun?
Ben de yazıyorum aslında, onları görmemiş olabilir misiniz?☺Yazdığımız yorumlardan çok, özellikle çocuklardan sonra birbirimize bir bakış, aniden bir dokunuş, bir “an” bizim için aşk. Eskiden daha çok vaktimiz olurdu bir şeyleri planlayarak yapmaya, sürprizler hazırlamaya. Şimdi ise en büyük aşkımız; çocuklarımızla yaşadığımız, tekrarı olmayacak anlarımızda birbirimizi ne kadar sevdiğimizi hissettirmemiz.
Yıllar önce Instagram’da paylaştığın bir postta ikiz bebek hayali kurmuştun. Dünyalar tatlısı ikiz kızların var şimdi de. Onlarla nasıl geçiyor günler? İkiz bebek annesi olmanın zorluğu var mı?
Bilmeyenler için o postu da paylaşabilirsiniz, küçücük 2013 Instagram paylaşımım. Geçen gün sette bir arkadaşım, bu zamanında paylaşmış olduğum posta istinaden bir şey söyledi ve tabii ki yine duygulandım. “Kabul olmuş en güzel duanız onlar” dedi. Ve gerçekten öyle. Şükürler olsun. Ne kadar içten istemişim demek ki, diyorum. İkiz ve ikisi de kız ♥️ Onlarla hayat muazzam geçiyor. Zorluklar tabii ki oluyor ama anlık ve fiziksel yorgunluklar hemen unutuluyor; güzellikler akılda kalıyor. Onlar zaten bu yaşlarına dair bir şey hatırlamayacaklar diyerek onlarla yaşadığımız anları kısmıyoruz. Evet hatırlamayacaklar belki ama biz hatırlayacağız ve eminim ki güzel hisler bırakıyoruz kalplerine. Bu da bizim için yeter de artar.
Anne olduktan sonra hayatında neler değişti?
Tabii ki çok şey, tüm hayatım diyebiliriz 🙂 Çok daha fazla empati kurmaya başladım ve bu otomatik olmaya başladı artık. Zaten duygusal bir insanım; çok daha duyarlı olmaya başladım. O biraz yoruyor ama o da çevresel faktörlerden. Bir haber okuyorum, bir videoya denk geliyorum ve içim parçalanıyor “Gerçekten bu nasıl olur?” diye. Çocuklar, emin olun, siz bir şeyleri öğretmeye çalıştığınızda değil, sizden ne görürlerse onu alıyorlar. Örneğin onların kitaplara ilgisi olmasını istiyorsanız, önlerine yığınla kitap koyun ne fayda? Siz yanlarında kitap okursanız sizi örnek alıyorlar. Bu sadece bir tane örnek. O yüzden biz kendimize ne kadar değer verir ve bedenimize ruhumuza ne kadar iyi bakarsak miniklerimiz de bizleri örnek alacak ve kendilerini seven, kendilerine güvenen yetişkinler olacaklar.
Arkadaşların seninle ilgili en çok neyi sever, seninle ilgili en çok neye gülerler?
Mesleğim oyunculuk olsa da normal hayatımda hiç oynayamam, duygu ve düşüncelerimi saklayamam, çok da belli ederim. Alındığımı, sinirlendiğini, kıskandığımı, bir ortamda sıkıldığımı hemen anlarsınız. Böyle zamanlarda bazen komik durumlar olabiliyor. Mesela arkadaşlarımız bizdeyken aniden ben yatabilirim; “Çok uykum geldi” deyip gidebilirim 🙂 Ya da sıkıldıysam bir ortamdan kalkıp gidebilirim. Ama arkadaşlarım beni o kadar iyi tanır ki, bu özelliğimi de severler. Neysem o! Kimsenin yapamadığı bir şeyi ben pek çaba sarfetmeden yapıyorum ?
17 Nisan 1986 doğumlusun. Nisan ayı senin ayın diyebilir miyiz? Koç kadınları enerjik, hayat dolu ve güçlü duruşlarıyla fark yaratıyorlar. Sen de burcunun özelliklerini taşıyor musun?
Tam anlamıyla Koç burcuyum. Çok da seviyorum burcumu ve özelliklerini. Sabırsız, tez canlı oluşum bazen yorucu oluyor; onun dışında söylediğim özelliklere sahip olmak güzel. Kızlarım da tam birer Koç; o yüzden tepkilerine şimdiden direkt empati kurabiliyorum. Kolay değil Koç burcu kadını olmak 🙂
Kendi hayat yolculuğunda en zorlu dönemeç hangisiydi? Bu dönemin üstesinden nasıl geldin?
Biri anneannemi kaybettiğim gün. Hayatımda en sevdiğim kişiydi. Hala da öyle. Güçlü duruşu, hayat enerjisi, sevgisini gösterme şekli. Örnek aldığım biricik kadınım. Neşeli anlarımızı düşünürüm; güldürür beni hala. Sonra da gözlerim dolar. Kahkahası kulağımda. Tam olarak üstesinden gelinemiyor ama yokluğuna bir şekilde alışıyorsun. Hep çok özlüyorsun ama o ayrı. Canım anneannem, nurlar içinde uyu.
Modun düştüğünde kendini nasıl motive ediyorsun? Ruhunu şifalandıran ve sana iyi gelen rutinlerin var mı?
Nefesimi kontrol etmeye çalışırım. Bir dışarı çıkar ya da camı açar, nefes alıp uzuuun nefesler veririm. Miniklerim zaten modumu hemen yükseltir. En çok anda kalabildiğim zamanlar onların yanında olduğum zamanlar; en büyük motivasyon kaynaklarım.
Zaman tüneline girme şansın olsa hangi çağa ışınlanmak isterdin?
Bir şeylerin keşfedildiği ilk anlara şahit olmak isterdim; gerçekten aklım almıyor ve merak ediyorum. Tesadüfen gerçekleşen keşifler, hisler, ne için kullanıldıkları…
Son yıllarda sosyal medyanın etkisiyle gündemde olan beden algısı konusunda ne düşünüyorsun? Güzelliğe hangi pencereden bakıyorsun? Bu konuda genç kızlara neler tavsiye edersin?
Benzersizliğimizin, biricik olduğumuzun, bizden bir tane daha olmadığının farkında olduğumuzda; bedenimize ve ruhumuza değer verdiğimiz ve kendimizi sevdiğimiz zaman, zaten kalıplaştırılmalar ve tek düze bir “güzellik” algısı bize normal gelmeyecek. Filtre kullanımı yaş oranı günden güne düşüyor. Aslında biricik ve güzel olan küçücük bedenler, kendilerinin farkında olmadan, özgüven eksikliğiyle, kendilerini sevmeyerek büyüyorlar ve mutsuz oluyorlar. Bu algıları kırmak, sosyal medyada bu konuda farkındalık yaratmak bizim elimizde.
Başarının senin sözlüğündeki tanımı nedir? Kendini hangi konularda başarılı buluyorsun?
İşini sevmeyerek yapan insan o alanda başarılı olamaz; ne bir tutkusu olur, ne hedefi, ne de bir heyecanı. Başarıyı getiren şey, insanın o işe veya yaptığı her neyse, ona olan heyecanı, sevgisi ve isteğidir bence. Kendim için “ben başarılı bir insanım” demek uygunsuz olur ama yaptığım işi severek ve aşkla yapıyorum. Bu da sanırım işime yansıyor ve güzel dönüşler alıyorum.
Setin olmadığı bir günde neler yaparsın? Bize ideal gününü anlatır mısın?
Önceki gece erken uyumuşum; kuş sesleriyle, zinde bir şekilde gözlerimi açtığım, mis gibi güneşli bir bahar sabahı; kızlar ben yataktan kalkmadan koşup yanımıza gelmişler; “Acıktık, kahvaltı!” diye tepemizdeler 🙂 Hemen kalkıp onlara müzik eşliğinde pankek hazırlamışım; o an kafamdan uydurduğum tarifle. Kahvaltımızı yapıp dışarıya atmışız kendimizi; deniz kenarı veya ormanlık bir alanda, kalabalık olmayan yerlerde enerjimizi atıp, D vitaminimizi alıp evlere dönmüşüz. Evde minikler kardeş kardeş oynarken biz kitaplarımızı almışız; sakin müzik eşliğinde, çayımızı yudumlayıp kekimizi yerken. Akşam saati geldiğinde beraber aile sofrası; sonra kızlarla masal saati ve kızlar cumburlop yatağa! Biz de ayaklarımızı uzatıp bir dizi veya film keyfi yaparken, kapanış…
Modayla ilişkin yıllar içinde ne yöne doğru evrildi? Ne almayı, ne giymeyi seversin?
Kendime yakışanı, içinde rahat hissettiğimi. Rahatıma düşkün olduğum için genelde spor giyinmeyi seviyorum; hatta yakın zamanda dolapta onlar bana, ben onlara baktığım topuklu ayakkabılarımı (sevdiğim birkaç tanesi dışında) hayatımdan çıkardım 🙂