2022’İN EN İDDİALI MEKANLARI
İstanbul, şık atmosferiyle ön plana çıkan ve dünya mutfaklarından lezzetlerin yer aldığı çeşitli mekanlara ev sahipliği yapıyor. Lezzet tutkunlarının favorisi olan yeni mekanlardan dünyaca ünlü restoran zincirlerine ev sahipliği yapan ilk şubelere kadar sizin için derlediğimiz bu listeye göz atmadan bu yıl plan yapmamanızı öneririz.
BEYOĞLU’NUN YENİ GÖZDESİ: 1924 İSTANBUL
Mustafa Kemal Atatürk, ünlü oyuncu Greta Garbo, döneminin ajanlarından Mata Hari, yazar Agatha Christie ve İspanya Kralı 4. Alfonso gibi birçok tanınmış simanın müdavimi olduğu Rus restoranı Rejans, 1924 İstanbul ismiyle yeniden hayat buluyor. Bolşevik Devrimi’nden kaçan Rusların, arkalarında bıraktıkları hayatı ve geleneksel lezzetlerini tekrar yaşatmak için kurdukları restoran; geçmişte diplomatlar, siyasetçiler ve memurlar gibi farklı kesimden insanları ağırladı.
Pera’da bulunan 1924 İstanbul, Rusya’nın geleneksel lezzetlerini, ünlü buzlu limonlu votkası ile özgün bir ambiyansta misafirleri ile paylaşıyor. Menü, Doğu Avrupa mutfağının sevilen lezzetlerini modern yorumlarla birleştiriyor. O dönemde hazırlanan, Ruslara özgü pancar çorbası ve piroshki, dana strogonoff, Kievsky tavuk ve Faberge’den oluşan menü, İstanbulluların yeme alışkanlığını değiştirecek. Sadece limonlu değil birçok farklı aromalı votka, eşsiz kokteyller, otantik Rus müziği, canlı arp, piyano ve akordeon dinletileri, bu tarihi restoranın ruhunu yüceltmeyi başarıyor.
Bazı yemeklerin geleneksel, bazılarının modern yorumlar ile hazırlandığı 1924 İstanbul’da, yemeğin başlangıcında Rus sofralarının olmazsa olmazı, ev yapımı turşu ve tereyağ, iştah açıcı olarak sunuluyor. Başlangıçlardan Etli Borş Çorbası, mezelerden ise Tarama, Rus Salatası, Kırmızı Havyarlı Krep Somon ve Ördek Ciğeri Pate önerilen lezzetler arasında. İsli tatlar barındıran Soğuk Balık Tabağı ve Şarküteri Tabağı’nın yanı sıra, ince hamurdan hazırlanan Rus mantısı Pelmeni menüde ön plana çıkıyor. Ana yemeklerden 1924 Portakallı Ördek imza tabak olarak karşımıza çıkıyor. Tatlı seçeneklerinden ahudu, kek ve sıcak vanilya sostan oluşan 1924 Çikolata “Faberge” ve kayısı püresi ile sunulan Medovic Rus Ballı Katlı Pasta gibi alternatiflere şans verebileceğiniz mekanda, kokteyl olarak klasiklerden Moscow Mule veya Şerefe Hemingway eğlenceli bir akşama eşlik edebilir.
MODERN VE DİNAMİK: DAZE AKARETLER
Şehrin en yeni ve gözde buluşma noktalarından DAZE Akaretler, misafirlerine modern gastronomi ile birlikte miksolojinin özgün örneklerini sunarken, bu deneyimi sanat ve müzikle zenginleştiriyor. Butik bir restoran anlayışı ile İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusuyla ön plana çıkan semti Akaretler’de hizmet vermeye başlayan DAZE Akaretler, bu anlayışı hizmet ve ürünlerin kalitesi ile deneyimli bir ekibin özenli servisine de yansıtıyor. Modern Akdeniz mutfağının sunulduğu menüde, yerel ve mevsiminde kullanılan ürünler ön planda. Egzotik meyveler ve baharatlardan faydalanılan mutfakta, evrensel gastronomi teknikleri birleştirici unsur olarak görev yapıyor. Menüler mevsimsel ürünlerle birlikte değişeceği için misafirleri sürekli yenilenen sürpriz imza lezzetler bekliyor.
Mimari restorasyonunun her aşamasında yapının tarihi dokusunun ve içindeki yaşanmışlıkların korunması hedeflenen, haliyle dönemin mimari özelliklerinin dikkat çektiği mekandaki detaylar, modern şehir hayatını yansıtıyor. Akaretler’de 41 numarada konumlanan DAZE, bilinen yemekleri özgün dokunuşlar ile hazırlamayı ilke ediniyor. Alaska kral yengeçten Black Cod’a, ağır ateşte pişirilmiş dana kuyruktan, kaz ciğeri pate’ye iddialı tabakların yorumlamaları gastronomik haz yaşamayı amaçlayan misafirlere sesleniyor. Yakın arkadaşınızla paylaşabileceğiniz bu lezzetler, keyifle yudumlayabileceğiniz kokteyller ile tamamlanıyor.
EŞSİZ TARİHİ DOKUSUYLA: LİMAN İSTANBUL
Karaköy’de kültür, sanat ve gastronomi merkezi olarak konumlanan Galataport İstanbul’da açılan Liman İstanbul, Türk mutfağı ve misafirperverliğini, Batılı mutfak kültürü ve mimarisiyle ortak paydada buluşturuyor. Mekanın menüsü her yörenin en iyi malzemeleri kullanılarak oluşturulmuş. Menüde Cevizli Muhammara, Antep Fıstıklı Rafik gibi leziz mezelerin yer aldığı klasik başlangıçlarla birlikte, Kuzu Ciğer Kavurmalı Ispanak Bastı ve Taze İstridye, Yengeç Salatası gibi her yerde bulunmayacak farklı yemekler de lezzet tutkunlarını karşılıyor. Adeta bir Liman klasiği haline gelen Bademli Patlıcanlı Pilav, Deniz Mahsullü Sac Tava ve Cağ Kebabı gibi yemekler sıklıkta tercih edilirken; Izgara Kalkan, Levrek Fileto ve Dil Balığı da deniz ürünlerini tüketmek isteyenlerin vazgeçilmezi olmaya aday. Mimar Rebii Gorbon’un birinci gelen projesi sonucunda Karaköy Yolcu Salonu’nun üst katında, 1947 yılında hizmet vermeye başlayan Liman Lokantası, müdavimleriyle epey güçlü bir bağa sahip olduğunu, ödün vermediği kalitesiyle kanıtlıyor.
JAPON MUTFAĞINA ÇAĞDAŞ DOKUNUŞ: ROKA
ROKA, Londra’da beş farklı bölgede bulunan restoranlarının yanı sıra, Dubai, Mallorca ve Riyad’dan sonra, Galataport İstanbul’da açılıyor. Japon mutfağını modern bir dokunuşla sergileyen ROKA, Robata (ro) ızgarası etrafında arkadaşlarla güzel yemek ve içeceklerin paylaşıldığı, sıcak, içten ve her şeyi kucaklayan bir enerji ortamı (ka) anlamına geliyor.
ROKA’nın sıra dışı menüsünde deniz ürünleri, sebzeler, Robata ızgarada pişirilen et ve tavuğun yanı sıra sushi, sashimi, tempura ve salatalar yer alıyor. ROKA İstanbul menüsünde ROKA Londra’nın imza yemeklerinden Kankoku Fu Kohitsuji, Kore baharatları ve susamlı salatalıklı kuzu pirzola, kral yengeç ile yapılan Gindara, kara morina, kavrulmuş biber soslu karides köfteleri gibi lezzetler de misafirleri bekliyor. Restoranın temel karakterini oluşturan ve Japonya’nın kuzey kıyılarındaki balıkçılarından gelen Robata geleneği, sıcak odun kömürü üzerinde et, sebze ve deniz ürünlerinin pişirildiği bir Japon pişirme tekniği olarak biliniyor. Kuzeydeki balıkçıların, tuttukları balıkları teknelerinde pişirmek için kullandıkları bu teknik, ROKA’nın eşsiz menüsü ve otantik ambiyansıyla misafirlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Toprak tonlarının ve doğal dokuların organik renklerle buluştuğu, samimi ve enerjik bir atmosfer yaratan ünlü Japon tasarımcı Noriyoshi Muramatsu imzasını taşıyan ROKA’nın iç mimarisi de dikkat çekici. ROKA İstanbul, bu özel atmosferinin yanında kesintisiz Boğaz manzarası ile yıl boyunca açık olan terasıyla eşsiz bir deneyim sunmaya hazırlanıyor.
Yaratıcı ve kurucu ortak Rainer Becker, “ZUMA ile İstanbul’da çok sıcak karşılandıktan sonra, kardeşi ROKA’yı şehre getirmenin tam zamanı olduğunu düşündük. Restoranın kalbinde yer alan ve onu rahat olduğu kadar cesur bir atmosfer haline getiren robata deneyiminin daha fazlasını sergilemek için sabırsızlanıyoruz,” açıklamasında bulunuyor.
KARAKTERİSTİK VE ÇARPICI: NOBU İSTANBUL
Ünlü oyuncu Robert de Niro ve Şef Nobu Matsuhisa’nın ortağı olduğu dünyaca ünlü New York restoranı Nobu, geçen yaz The Ritz-Carlton İstanbul’a açıldı. İşe ilk olarak Peru ve Japon mutfağının klasiklerinden yola çıkarak kendi imzası niteliğinde menüler yaratarak başlayan şef Nobu, verdiği bir röportajda lokal malzeme kullanımına özen gösterdiğini dile getirerek Türk lezzetlerinin mutlaka mutfağına gireceğini dile getirdi. 1000 metrekarelik özel bir alanda ve panoramik İstanbul Boğazı manzarasıyla hizmet veren mekan, çarpıcı bir atmosferde sürekli kendini yenileyen karakteristik bir menü sunuyor.
Nobu İstanbul’un menüsü, Nobu restoranlarının titizliğiyle bilinen Kurumsal Şefi Hervé Courtot imzasını taşıyor. Nobu klasiklerinin yanı sıra lokal detaylarla harmanlanmış yeni tatlar da menüye dahil edilirken; mekanın müdavimleri Yellowtail Jalapeno, New Style Sashimi, Black Cod Miso, Rock Shrimp Tempura gibi imza lezzetleri Nobu İstanbul’da deneyimleme fırsatı buluyor.
Her bir detayın üzerinde titizlikle çalışılan Nobu İstanbul, iç dekorasyonuyla da misafirlerini büyülü bir serüvene davet ediyor. Mimar Sévèrine Tatangelo tarafından hazırlanan ve Boğaz’ın turkuaz, yeşil tonlarına gönderme yapan restoranın iç dekorasyonunda bu tonlar öne çıkıyor. Panoramik İstanbul Boğazı manzarasına sahip Nobu İstanbul, tüm atmosferde olduğu gibi müzik konusunda da konuklarına farklı ve keyifli deneyimler yaşatmayı arzuluyor. Akustiğin ve ışıklar arasındaki mesafelerin bile özel olarak hesaplandığı Nobu, İstanbul’un enerjisini ve stilini yansıtıyor.
GALATA’NIN LEZİZ İTALYAN’I: IL CORTILE
Bereketzade Mahallesi’nde Galata Kulesi’nin yan sokağında École St. Pierre Hotel’in içinde konumlanan Il Cortile, avlusu ve birbirinden lezzetli yemekleriyle şehrin en iddialı İtalyan restoranlarından biri. Geçmişte bir manastırın bahçesi olan avlu, 1935’e kadar bu şekilde kullanılırken, sonrasında çeşitli şekillerde değerlendirilerek günümüze kadar gelmiş durumda. Yeniden düzenlendirken tarihi dokusuna dokunulmadığına; kemerleri, yüksek tavanı ve orijinal merdivenlerinin korunduğuna tanıklık edebilirsiniz.
Kalabalıktan uzak Il Cortile için rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Haliyle Beyoğlu’nun aşina olduğumuz kalabalığına girmeden, tarihi bir avlunun tadını çıkarma fırsatı yakalıyorsunuz. Ancak sadece dingin atmosferiyle değil, masaya bir bir gelen yemeklerle de kendinizi İtalya’da hissedebilmeniz mümkün.
Menüdeki ana yemeklerde pek çok et çeşidi göze çarpsa da tahmin edebileceğiniz üzere makarna ve pizzalar başrolde. Başlangıçta ahtapot carpaccio, ızgara enginar kalbi, Arancini gibi seçenekler lezzet tutkunlarını karşılıyor. Gnocchi, trüf yağlı risotto ve deniz mahsullü lazanya ise mekanın en iddialı lezzetleri arasında yer alıyor. Tatlılardan creme brule, cannoli, kestaneli sufle ya da panna cotta ile güne eşsiz bir kapanış yapmanızı öneririz.
HUZURLU BİR KİTAP BAHÇESİ: MINOA VILLAGE
Kahvenizi keyifle yudumlarken kitapların büyülü dünyasının tadını çıkarmanıza olanak sağlayan Minoa’nın senelerdir Akaretler’in en güzel kaçış noktalarından biri olduğu su götürmez bir gerçek. Ve şimdi, yeni şubesini geçtiğimiz aylarda Etiler’de açtı. Alkent Sitesi’nde Hillside City Club içinde bulunan Minoa Village, adeta kitaplara açılan yemyeşil bir bahçe hissi veriyor.
Akaretler’de bulunan şubesine nazaran hayli gösterişli ancak biraz daha küçük olan Minoa Village’da, Minoa’ya özgü konsept kitaplardan çok satanlara kadar pek çok seçenek bulabilmek mümkün. Zira kapıdan adımınızı attığınız andan itibaren kalp atışlarınızı hızlandıran ve sizi almaya teşvik eden kitaplarla karşılaşıyorsunuz. Ayrıca raflarda Türkçe-İngilizce eserlerin bir arada bulunduğunu da belirtelim.
İstanbul’un kalabalığından uzaklaşmak, kitapların estetikle buluşmasına tanıklık etmek için rotanızı çevirebileceğiniz Minoa Village, aydınlık atmosferini damak tadınıza hitap eden zengin bir menü ile ortak paydada buluşturuyor. Başlangıçlar, salatalar, birbirinden leziz makarnalar ve pizzalarla birlikte hem alkollü hem de alkolsüz içecekleri tercih edebilirken, bardaki kokteyllere de şans verebilirsiniz. Gündüz saatlerinde home office olarak çalışabileceğiniz Minoa Village’da akşam iş çıkışında en yakın arkadaşınızla keyifli bir buluşma gerçekleştirebilirsiniz, bizden söylemesi!