Nilsu Berfin Aktaş: Hayallerinin Ötesinde


Beğeniyle izlenen “Kuzey Yıldızı İlk Aşk” dizisinde deli dolu ve adeta ele avuca sığmayan Gökçe karakterine hayat veren Nilsu Berfin Aktaş, ilk projesinden sonra başarılı bir kariyer grafiği yakalamayı başardı. Çok hayalperest olduğunu dile getiren ve yakında Exxen’deki “Ölüm Zamanı” dizisiyle yeniden izleyiciyle buluşmaya hazırlanan genç yıldızla oyunculuk adına planlarını, yeni projesini, modaya olan bakış açısını ve güzellik rutinlerini konuştuk.
Öncelikle seni biraz tanıyabilir miyiz? Oyunculuk kariyerin nasıl başladı?
Oyunculuk kariyerim “Geleceğin Starı” adlı yarışma programı ile başladı. Hamdi Alkan ve Fırat Parlak, Ankara’ya geldi. Elemelere girdim ve İstanbul’a çağırdılar. İkinci elemeden de geçince yarışmaya girmeye hak kazandım ve böylelikle oyunculuk kariyerim başlamış oldu. Bundan önce de kamera önü oyunculuk eğitimleri almıştım. Aklımda her zaman oyunculuk vardı ve bir gün bu kariyerin başlayacağına inanıyordum.
Bir yetenek yarışmasında 39 bin yarışmacı arasından ilk 16’ya girerek ikinci oldun. Bu yarışma, oyunculuk kariyerine nasıl bir katkı sağladı?
Büyük katkısı oldu. Yarışmadan sonra birçok yapım şirketiyle görüşmeler yaptım. O sırada eğitimlerime de devam ettim ve kısa süre sonra da televizyon serüvenim başladı.
“Kuzey Yıldızı İlk Aşk”ta çok sevilen Gökçe karakterini canlandırıyorsun. Gökçe ile karakter olarak benzeyen yönlerin olduğunu düşünüyor musun?
Gökçe’yle aramda fazla benzerlik yok fakat ben oynadığım karakterlere kendimden bir şeyler katmayı severim. Gökçe’ye de kendimden kattığım şey, komedi yanım. Mizah seviyelerimiz benziyor ama ben daha komiğimdir.
Ankaralısın, oyunculuk için İstanbul’a geldin, “Kuzey Yıldızı İlk Aşk” dizisi ise Ordu’da çekiliyor. Peki seni mutlu eden şehir hangisi?
Ordu’yu çok seviyorum. Çok sakin bir şehir. Havası temiz; orada çalışmaktan zevk alıyorum. Küçük bir yer olduğu için her şey elimin altında ve bir yerden bir yere geçmek çok kolay ama tabii ki bu sektörün kalbi İstanbul’da atıyor. Mecburiyetten İstanbul’dayım demeyeceğim; aksine beni en çok mutlu eden şehir İstanbul. Burası, beni büyüleyen; yaşamın hızla akıp gittiği ve günlerimi dolu dolu geçirdiğim bir şehir.
Çok yakında dijital içerik platformu olan “Exxen”de başlayacak olan “Ölüm Zamanı” dizisinin başrolünde izleyeceğiz seni. Bu projeye nasıl dahil oldun, biraz bahseder misin?
Çok inandığım, çok emek verdiğimiz ve çok beğendiğim; ben rol almasaydım bile nefes almadan izleyeceğim bir proje oldu. Bu projeye dahil olma hikayeme gelirsek: ‘Kuzey Yıldızı’nın yapım şirketi, beni bu role uygun bulduğunu söyledi. Senaryoyu okudum, adeta tek nefeste bitirdim ve çok beğendim. Karşılıklı anlaştık ve dahil oldum; iyi ki de olmuşum!
Ölüm Zamanı” oldukça merak uyandıran bir diziye benziyor… Nasıl bir karakteri canlandıracaksın?
Gökçe’yle alakası olmayan, gizemli; sessiz sakin ama o sessizliğinin bir sebebi olan, bunu da küçük küçük seyirciye aktaran, bayıla bayıla oynadığım bir karakter.
Tanınmış bir kişi olmak hayatında neleri değiştirdi?
Aslına bakarsanız henüz hiçbir şeyin farkında değilim. Ordu’da zaten bizi tanımayan kalmadı. Bu duruma alıştık, normal geliyor. İstanbul’da nasıl olur bilmiyorum. Başta da dediğim gibi, her şey hızlı gelişti ve ben henüz güncel durumumun farkında değilim.
Kendini ekranda en beğendiğin “İşte bu olmuş” dediğin an hangisiydi? Bir sahne geliyor mu aklına?
Herkeste böyle midir bilmiyorum fakat kaç bölüm oldu, ben hala kendimi izlerken çok hatamı görüyorum. Sürekli kendimi eleştiriyorum. Her zaman daha iyisini yapmaktan yana olduğum için, hatalarımı görmekten beğendiğim sahnelerimi görmüyorum ama arkadaşlarımın beni arayıp tebrik ettikleri de oluyor. Geçmişe dönüp baktığımda, daha iyisini yapabilirdim. Sanırım Mine’yi, kene ısırdığı; benim de ona yardım aradığım ve Osman’ın karda öldüğünü zannettiğim sahneler, iliklerime kadar hissettiğim; kestikten sonra ağlamayı durduramadığım ve karşımdaki oyuncu arkadaşlarıma sımsıkı sarıldığım, onları gerçekten kaybetmekten çok korktuğumu fark ettiğim sahneler oldu. Kamera arkasında hissettiklerimi seyirciye çok net geçirebildim mi bilmiyorum ama o an kamera arkasında hissettiklerimi ben biliyorum.
Oyuncu olarak hayalini kurduğun, içinde olmayı çok istediğin bir proje ya da birlikte rol almak istediğin bir isim var mı?
Bu dönemde yaşıyorum ve bu dönemdeki hayatı biliyorum fakat eski zamanların, örneğin 1940’lı, 60’lı, hatta 90’lı yılların güçlü bir kadınını canlandırmak isterim. İnsanların o zamanlar neler yaşadığını, nasıl arkadaşlık hikayeleri olduğunu, nasıl aşk yaşadıklarını tam anlamıyla bilmesem de okuduğum izlediğim kadarıyla bildiklerim var. O zamanların aşkını yaşamak; aile ve arkadaşlık hayatlarını oynayarak, deneyimlemek isterim. Her zaman söylediğim gibi, Halit Ergenç ile rol almak isterim. Umarım bir gün onunla çalışma fırsatını yakalarım. Benim için her oyuncu, her set, bir ders; bir deneyimdir. Bunları deneyimlemek ve kendime ders olarak almak, benim için bir hazine.
Gelecekte kendinle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun? Kendini daha ileriye taşımak için neler yapıyorsun?
Ah o kadar çok hayalim var ki… Hayalperest bir insanım. İlkokul öğretmenlerim de “Hayalperestsin, hayal kurmaya biraz ara ver ve dersi dinle” derlerdi. Çok hayal kurarım, içlerinden seçerim ve o hayali gerçekleştirmeye çalışırım. Binlerce hayalimin içinden, gerçekleştirmek istediklerim var. Örneğin bir tanesi, çok iyi işler yapmak. Bir film yazmak, yönetmek ve o filmde rol almak istiyorum. Çünkü oynamak, yazmak ve yönetmek, ayrı birer tutku. Kendimi daha ileriye taşımak için çok okuyorum, çok izliyorum, çok araştırıyorum. Sürekli monitör arkasındayım. İzliyorum ve gözlemliyorum.
Biraz da moda konuşalım istiyorum. Moda ile aran nasıl? Gardırobunun olmazsa olmaz beş parçası hangileri?
Modayı takip etmeyi severim, hatta eğlenceli bulurum ama kendi hayatıma yansıttığım çok söylenemez. Alışveriş yapmaya bile vakit bulamıyorum. Çoğu zaman setteyim ve crop üstler, rahat bol eşofmanlar tercih ediyorum. Şu sıralar, rahat edebildiğim kıyafetlerin içindeyim. Kısaca; croplar, eşofmanlar, taytlar ve spor ayakkabılar. İstanbul’a taşınıp hayatımı düzene sokunca, gardırobumu baştan sona yenileyeceğim. Alışveriş yapmayı çok özledim.
Gigi Hadid’e olan benzerliğin sosyal medyada çok konuşuluyor. Sen de kendini Gigi’ye benzetiyor musun? Kariyerine bir de modelliği eklemek ister miydin?
Evet bu soruyla sık sık karşılaşıyorum, arkadaşlarım artık bana “Gigisu” diyor. Gigi’yi beğeniyorum. Duru bir güzelliği var. Hoş bir kadın. Kendimi, ona bire bir benzetmiyorum ama insan insana benzer. Kariyerimde modelliği çok küçükken düşünüyordum; hatta öncelikle model ve manken olmak istiyordum ama çok küçüktüm. 9–10 yaşlarımdayken bütün kıyafetlerimi ortaya dizerdim ve kaç saniyede üstümü değiştirebiliyorum diye kendimi test ederdim. Giyinip holde yürürdüm, aileme gösteri hazırlardım; onlar da bana alkış tutardı. Tatlı zamanlardı.
Stil danışmanı ile çalışıyor musun? Kıyafet seçimini yaparken en çok neye dikkat ediyorsun?
Bağlı olduğum menajerlik şirketi Socia bünyesinde 2 farklı stil danışmanımız var. Projeler özelinde de çeşitli stil danışmanlarıyla çalışıyorum. Kendi stil danışmanlarımızla en başta yaşıma ve hitap ettiğim kitleye uygun çalışmalar yapıyoruz. Herkesin bir giyim tarzınının yanında giyim ruhu olduğuna inanıyorum.
Hayattaki en büyük ilham kaynakların, seni motive eden şeyler neler?
İlhamımı kendimden alıyorum. Aslında benim ilham perim, kendim. Motivasyon kaynağım ise yakınlarımın bana olan inançları ve daha iyisini yapabileceğimi söylemeleri. Onların bana olan güvenleri, beni motive ediyor.
Oynadığın karakterlerin tümünde “aşk” var. Sen aşkı nasıl tanımlarsın?
“Ah bu aşk!” Aşk her yerdedir. Sözün bittiği; kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdir. Aşk için “Güzel” desem de, “Güzel değil” desem de yalan olur. Herkesin aşk anlayışı farklıdır. Kimisi psikopatça kıskanır, kısıtlar. O kişiyi altın kafese koyar, çünkü “Aşığım” der ve aşkın arkasına saklanır. Kimisi rahat bırakır, başkasıyla bile olsa yine de “O mutlu olsun. Onun mutluluğu benim mutluluğumdan daha önemli, çünkü ben ona aşığım” der. Aşk, kişiye göre değişir. Aslında gerçek olan şey sevgidir. Birine ilk görüşte de aşık olabilirsiniz, hatta vitrinde gördüğünüz bir ayakkabıya, elbiseye bile… Peki, sevgi öyle mi? Herkesi sevemezsiniz. Ben aşktan öte sevgiye, sadakate ve güvene inanıyorum.
Peki ya güzellik anlayışın nasıl?
Güzellik göreceli bir kavramdır. Kimi esmer sever, kimi sarışın, kimi kızıl… Bence güzellik huydadır. Size de hiç şu oluyor mu: Karşınızdakini güzel bulmasanız da, biraz sohbet etmeye başlayınca, kendine olan özgüvenini görünce, ne kadar zeki olduğunu fark edince güzel veya yakışıklı buluyor musunuz? Vallahi bana öyle oluyor.
Cilt bakım rutinin var mı? En sevdiğin güzellik ürünleri neler?
Tek rutinim her gün o makyajı silmek. Genelde makyaj yapan bir insan değilim. Üşenirim bir kere ve makyajsızken, cildimin nefes aldığını hissediyorum, ama sonuçta çalışıyorum ve yapmak durumundayım. Bu yüzden makyajımı silmek, cildimi güzelce nemlendirmek, nem maskeleri yapmak, bana ve psikolojime iyi geliyor. Kim müzik açıp dans ederek cilt bakımı yapmamıştır ki? Herkese tek bir önerim var: Makyajınızı çok yorgun olsanız dahi iyice temizleyin ve cildinizi nemlendirin. Çok iyi geliyor. En sevdiğim güzellik ürünleri, maskeler. Renkli renkli, eğlenceli maskeler, nemlendiriciler; kirpik kaş ve vücut bakım yağları…
Kişisel gelişiminle ilgili ne yapmak seni mutlu ediyor?
Kendime beni ve bünyemi zorlayacak yeni özellikler eklemeyi çok seviyorum. Son zamanlarda dövüş sporlarına merak sardım. Binicilik, eskrim, İtalyanca ve Japonca öğrenmek istiyorum. Şu an hedefimde bunlar var.
Son zamanlarda seni en çok heyecanlandıran şey ne?
Yeni dizimiz “Ölüm Zamanı” beni çok heyecanlandırıyor.
Sırada ne var?
O kadar çok şey var ki… Güzellikler, yeni enerjiler, yeni başarılar…