GARDIROP MAGAZİN

İpek Kıramer’den ‘ipeksi hayaller’

İpek Kıramer, Türkiye’de iç giy­imin kral­içe­si! 1970’lerde işe başladığın­dan bu yana 7 binin üzerinde mod­ele imza attı. Türk kadın­ları­na iç giy­im konusun­da ken­di­ni şımart­mayı öğret­ti.

Gece­lik ve pija­malara “cou­ture” anlayışını o getir­di. O kadar şık parçalar tasar­ladı ki, daha Batı’da bu akım çık­madan çok önce, 80’lerin sonun­da sıkı takipçi­leri onun sat­en ipek pija­malarıy­la İst­anb­ul gecelerinde boy göster­m­eye başlamışlardı bile! İpek Kıramer’in dolu dolu hay­atını bir röpor­ta­ja sığdır­mak mümkün değil elbette. Ancak soh­be­timizde, onun yaratıcı kişil­iğinin çok daha fark­lı yön­leriyle de tanış­ma fır­satı bula­cak­sınız…

İlk kez gerçek bir tasarım­cı gibi his­set­tiğiniz an hangisiy­di? 
Bu işi 40 senedir yapıy­o­rum, henüz kendi­mi gerçek bir tasarım­cı olarak görmed­im. Kendi­mi ide­al­ist ve işine aşık bir insan olarak gördüm. Yorum­cu­luğu­mu beğeniy­o­rum. Bu tasarım­cı kelimesi­ni insan­ların bana hediye etmesi lazım. Ben kendim için tasarım­cı demiy­o­rum.

1979’da iş hay­atı­na atıldığınız­dan bu yana 7 binin üzerinde mod­ele imza attığınız doğru mu? Bu ver­imlil­iği neye borçlusunuz?
İşime olan aşkı­ma borçluyum. Çünkü o hiç bit­miy­or. Mesela bütün kolek­siy­on­u­mu bir yerde sun­duğum anda biri kopya etse, hiç üzülmem. Dört gün son­ra baş­ka bir kolek­siy­on ile iki mis­li fazla ade­tle çık­a­bilir­im. İşime saygım ve sevgim­den dolayı ürete­biliy­o­rum. Ben­im için mod­eller bit­miy­or.

Türkiye’de eski­den iç giy­ime bu kadar özen gös­ter­iliy­or muy­du? Zaman­la nel­er değişti?
Üzülerek söyleyey­im; Türkiye’de iç giy­ime saygının olduğunu söyleye­mem. Ben bu ülkede kadın­larımıza iç giy­im öğre­ti­mi yap­tım. Maale­sef Türkiye’de ‑bel­ki dünyanın birçok yerinde de öyle ola­bilir, bilemiy­o­rum- seyir­cisi olmayan bir ürünü kadın kul­lan­mak istemiy­or ve özen göster­miy­or. Ken­di kendine kaldığı zaman, kendiyle mut­lu olmayan­ların sayısının çok olduğunu söyleye­bil­i­riz. İç giy­im hay­a­ta başlangıcın en kut­sal tarafıdır. Güzel bir çorap, hoş bir külot-sütyen takım ya da güzel bir gece­lik-sabahlık­la evde dolaş­mak bence çok teatral bir şey. Bunu sevdiğim için ben şah­sen de hep o yönde yürüdüm. Görüy­or­sunuz, yüz bin tane dış giy­im­ci var. İç giy­im­cil­er nere­del­er?

Son dönem­lerde iç giy­imde bir pat­la­ma oldu farkın­daysanız…
Onun nedeni­ni söyleyey­im. 2008’de başladı bu olay. İç giy­im mec­muaları­na bak­tığınız­da, kadın­lar once podyum­lar­da gece­lik­le bot giym­eye başladılar. Fakat adım­ları küçük küçük atarak ilerledil­er ve sonun­da her şey tüken­ince, bu doğru adımı attılar. Böyle­lik­le yeni bir trend oluş­tu. Ben­im için bu sevin­diri­ci; bir bakı­ma da çok üzücü. Bu kadar güzel şeyler vardı da, siz bun­ları neden kul­lan­mıy­or­dunuz?

İpek Kıramer kadını nasıl biri?
Özgüven­li, ken­di­ni sev­en ve beğe­nen, hay­al dünyasın­da bol ren­kli bir kadın. Fem­i­nen, ama bayağılık­tan uzak, kadın gibi kadın­lar… Otur­masını kalk­ması bilen, yürüdüğü zaman bırak­tığı par­füm kokusuy­la dikkat çeken, çok kadın­ca kadın­lar…

Çok etk­i­leyi­ci bir duruşunuz var; tarzınız ve tavrınız stil ikon­larını arat­mıy­or. Siz ken­di stilin­izi nasıl tanım­lıy­or­sunuz?
Hay­atım, ben Ankara Kole­ji mezunuyum. Biz­im zamanımızın Hol­ly­wood film­lerinde­ki dans sah­neleri beni çok etk­ilemiştir. Dra­maya çok yatkın bir karak­ter­im oldu. Bir şeyi yarat­mak ve oyna­mak konusun­da kole­jdeyken de meşhur­dum. Tiy­a­tro, dra­ma yaparken birçok başrol oynadım. Son­ra tiy­a­troya girm­eye karar verdim, fakat ben­im söyle­nileni yapan bir yapım var. Ailem bana dedi ki; devlet tiy­a­tro­ları­na gir­ersen, iste­diğin bir rol hakkı olmayan birine ver­ilirse ve sen onu haket­tiğin halde ala­mazsan üzülürsün. Devlet Tiy­a­tro­su Kon­ser­vat­u­arı imti­hanını kazandık­tan son­ra, babam bu kararı bana bırak­tı. Ben de baba­ma inandığım için bu işten vazgeç­tim. Fakat hay­at bu konu­da ben­den vazgeçme­di. İşimle alakalı olmasa da baş­ka bir dra­ma oyna­maya başladım. Çünkü darağacı­na yol­lan­mış bir başbakanın oğluy­la evlenip Türkiye’nin karşısı­na çık­tığınız­da, baş­ka bir dram oynuy­or­sunuz. Yaşım çok küçük­tü, çocuk­larım vardı. O dönemde hiç kim­s­enin baş say­falar­da yer almadığı bir dönemde her attığımız adım­da gazetelere çıkıy­or­duk. Genç ve güzel bir kadın, zarif, tarzı fazla Türk’e ben­zemiy­or diya yazılıp çizildiği bir döne­min içine girdik. Tabii o hay­at o kadar da ren­kli ve cazip değil. Yıl­lar son­ra içimde­ki artist ruh, bam­baş­ka yoldan şekil­len­di. İç giy­imde olmayan bir şeye atılıp zoru başardım. Ben terzi­lik eğiti­mi almış biri değil­im. Tama­men görsel tarafım­la, ruhum­la, iç güdüsel bir şek­ilde gelişti olay­lar. Yani bunun tar­i­fi, oku­ması, kitabı falan yok.

İpek Kıramer’in annesi Vus­lat Hanım

Cumhuriyet son­rası döne­min şehirli kadınının şık­lık dozu bam­baş­ka bir şey­di. Bir döne­min annean­neleri / babaan­neleri hep film yıldızı gibi. Ama şık­lığın ve zer­afetin ön plan­da olduğu o dönem­lerde bile ann­eniz tarzıy­la fark­lı bir yerde duruy­or­muş. Size nasıl ilham ver­di, biraz bahseder misiniz?
Çocuk­luğunuz­da yaşadığınız orta­ma göre şek­il alırsınız. Bu, eğitimin en önem­li kıs­mıdır. Ann­eniz bu yön­den çok kuvvetli bir idol ise o zaman bunu es geç­m­eniz mümkün değil. Belleğinize derin bir şek­ilde imza­sını atar. Anneme ben­im ilham per­im­di. Onu giyinirken hayran­lık­la seyred­erdim. Annem hiç kuaföre gitme­di, top­uzunu özel tokasıy­la ken­di yapardı. Küpe­siz hay­at­ta sokağa çık­mazdı. Çan­tası­na karan­fil koyardı ki eldiven­leri­ni çan­taya koy­duğun­da karan­fil kok­sun­lar… O zaman­lar par­füm olarak fazla çeşit yok­tu; Lanvin’in Arpege par­fümünü kul­lanırdı. Par­fümü kulak arkası­na, ger­danı­na ve en son da dilin­in ucu­na sür­er­di. O kadar hoş­tu ki! Çok titiz bir kadındı. Kosko­ca evde­ki dan­tel­li koton perdel­er yıkandığın­da annem hep­si­ni kolalayıp ütüler­di. Ev işleri­ni bitirir, giyinip arkadaşlarıy­la konken par­ti­sine gider­di. Hep­si­ni bir ara­da yapa­bilen bir kadındı. Yemek, sofra, lezzet… Bu ara­da onun sayesinde ben de çok iyi aşçıyımdır.

Bir kadını sek­si yapan nedir?
Yumuşak­lık, erkek­liğe özen­memek, maskülen tarafının fazla olma­ması. Çok femi­men bir kadın çok maskülen bir giysi giye­bilir ve çok sek­si ola­bilir. O ayarı çok iyi tut­tur­mak lazım ama tarzının, konuş­ma biçi­minin, dokunuşu­nun, kısaca her şeyinin yumuşak olması lazım. En önem­lisi içten olması lazım.

Kadın­lar için olduğu kadar, erkek­ler için de bir iç giy­im line’ınız var. Bu ikisi bir­biri­ni nasıl tamam­lıy­or?
Neden tamam­la­masın? Onun da iç giy­ime ihtiy­acı var. O da evde şık bir ropdöşam­bır ile dolaş­malı. Şim­di onlar da mer­ak­lı. Mesela Mert (Aslan) ben­den bir tane kimono aldı, dışarı­da giye­ceğim diye. Erkek de çok bakım­lı olmalı.

Gece­lik, pija­ma ve kimono­ları dav­etlerde veya sokak­ta giymek, hat­ta sütyen­leri gün­de­lik giy­imin parçası gibi fora etmek son yıl­lar­da moda oldu. Hal­bu­ki bu tarzı siz çok önce­den başlat­mıştınız…
Doğru. Ama bu ara­da ben dahil Türkiye’de sütyen yap­masını bilen yok. Çünkü sütyen yapımı tama­men baş­ka bir kat­e­goriye giriy­or. Bir sütyen, 32 defa elden geçir­ildik­ten son­ra sütyen oluy­or. Güzel sütyeni görünce tanırım ama güzel bir sütyeni yapa­bilmem için malze­m­eye ve iyi bir ustaya ihtiy­acım var. Bir kere dened­im. Sütyen yapan biri­ni bul­dum. Fakat bir kabı bir kabın­dan bir buçuk san­tim fark­lı çık­tı, oysa yarım mil­im kımıl­dama­malı.

1997’deki son defile­den final kare­si

Moda­da son zaman­lar­da geçmişe bir yol­cu­luk var. İç giy­imde de durum böyle mi? Vin­tage mod­eller sizin için ne ifade ediy­or?
Vin­tage mod­eller ben­im olmazsa olma­zlarım. Erté diye bir modacı var. 1800’lerin sonun­da, 1900’lerin başın­da dünya piyasası­na imza­sını atmış. Erté, kumaşları konuş­tur­muş bir modacı. Son­ra zaman değişiy­or ve mod­eller sadeleşm­eye başlıy­or. Bu sadeleşme, Coco Chanel’in kadın­lar için erkek­si ilk pan­tolon mod­eli­ni biçme­si ve saçlarını kesme­siyle başlıy­or. Hiç o zamana kadar olmadığı için, son derece çeki­ci bir görünüm oluy­or. Bu kadının, Türkiye’den, Tra­b­zon ve civarın­dan aldığı çok fikir var. Örneğin kul­landığı örme bilezik­ler biz­den.

Vogue için son abiye kolek­siy­onuzu hazır­la­mak­tan keyif aldınız mı? Bu kolek­siy­on, tasarım çizginizde nasıl bir döneme işaret ediy­or?
Vogue kolek­siy­onu; hafif Japan­ese, düz, sek­si ama kibar ve biraz erkek­siy­di. Hep­si bir ara­day­dı. Bugün bunu his­set­tim ve bunu yap­tım. Kesin­lik­le yarını düşün­müy­o­rum. Daha evvel de söylediğim gibi, iç giy­i­mi beceren dış giy­i­mi hayli hayli becerir. Yanı sıra, New York’ta Broadway’de tanıtı­ma açılan bir Wed­ding kolek­siy­on­u­muz var. Bu tanıtım için oraya da ipek gece­lik ve sabahlık­lar gön­der­il­di.

Tasarım­larınız­da kumaş kalite­si ve ince el işi detay­lar ön plan­da. Sizi en çok etk­ileyen dan­teller ve ipekler dünyanın han­gi nok­ta­ların­da üretiliy­or?
Fran­sız dan­teli diye bir şey var. İşte bun­ları da çok iyi yapan­lar var. Dior’a da, Givenchy’e de dan­tel­leri aynı kişil­er veriy­or. O müess­ese ile biz 15 sene evvel tanıştık. Daha önce­den de çalıştığımız baş­ka müess­esel­er vardı, ancak kriz­den etk­ilenerek Çinlil­er tarafın­dan satın alındık­ları için, onlar­la çalış­mayı bırak­tık.

Günümüzde bu tip zanaatkar­lık geleneği en güçlü ülkel­er hangi­leri?
İtalya’da yaşlı kadın­lar çivi­lerin arasın­da dan­tel örerler. Onlar daha çok keten sofra örtü­lerinin kenarları­na dik­ilen dan­tellerdir. Tabii koton dan­teller yavaş yavaş bit­mek üzere. İtalya, İsp­anya ve Fransa bu mevzu­da başarılı. Biz Fransa’daki o fir­may­la çalış­mayı seçtik.

Stilin­izi ve ruhunuzu nasıl gün­cel tutuy­or­sunuz?
Nasıl anlatayım ki? Aşka aşık biriy­im. Bu duygu insanı her yere götüre­bilir. Mesela yürüy­or­sun ve bir yerde kapılar açılıy­or. İçeri giriy­or­sun ve sah­nel­er değişiy­or. O sah­neleri hayran­lık­la seyrediy­or­sun. Baş­ka bir kapı açılıy­or, ondan da içeri giriy­or­sun. İşte oralar­dan aldığın ilham­lar­la bu ürün­ler ortaya çıkar. Bazen de çık­mayıverir! Çünkü ilham ve yaşa­ma sevin­ci çok önem­lidir. İki kadın karşılık­lı şarap içerken atılan kahka­hadan, düşen eşar­bın havasın­dan etk­ileniy­or­sun. Bir kon­sere git­tiğin zaman etk­ileniy­or­sun. Hemen baş­ka tür­lü şeyler hay­al ediy­or­sun. Bir yaşa­ma sevin­ci doğuy­or ve sen de ondan ilham alıy­or­sun.

Sit­enizde, çok hoş izlen­im yazılarınız­dan oluşan bir blog bölümü de mev­cut. Yaz­mak sizin için nasıl bir uğraş?
Yaz­mayı çok seviy­o­rum. Hat­ta bunun der­si­ni almaya git­tim. Fakat adam o kadar kötü öğret­ti ki kalem­den nefret ettim. Ondan son­ra aynı kişi bana gel­di ve “Hay­atınızı yazın, ben de yardım edey­im” dedi. Der­slerde çok güzel bir-iki yazı yazmıştım. Blogum­da da yazdığım yazılar­dan bazıları var.

Son zaman­lar­da gördüğünüz en güzel şey ney­di? 
Çok komik bir şey söyle­sem olur mu? Sek­iz sene son­ra torunum beni öptü. Bayıla­cak­tım!

Sıra­da ne var?
Sen biliy­or musun yarın ne ola­cağını 🙂 Sıra­da bir oto­biyo­grafi yaz­mak var. Bir de ben iyi yemek yapıy­or­muşum diye, Emre video­mu çekip Youtube’a yemek tar­i­fler­i­mi koy­a­cak. Son­ra, sıra­da iç giy­im kolek­siy­onuna yeni mod­eller ekle­mek var. Ayrı­ca Şubat ayın­da da ikin­ci bir dış giy­im kolek­siy­onu hazır­lanacak.

NEREDE
Show­room: Nis­petiye Cad. Tepecik yolu, Tepe Apt. No: 3 D: 2, Etiler/Beşiktaş: 0212 265 1566
Online: www.ipekkiramer.com

 

Exit mobile version