GARDIROP MAGAZİN

Bengü Arslan Esin: Özgüvenli ve Çok Yönlü

Küçük yaşların­dan itibaren sporla iç içe bir yaşam süren Bengü Arslan Esin;  başarılar­la dolu eğitim hay­atının ardın­dan Türkiye Fut­bol Fed­erasy­onu ve UEFA’da geniş tecrü­bel­er elde etme imkanı yakaladı.

Bir süre önce TFF’deki üst düzey yöneti­ci­lik pozisy­onunu bırakıp, kul­var değiştir­erek; spor kariy­erinde­ki başarısını iletişim sek­törüne taşı­yarak Bourz’u kuran Arslan Ekin ile kariy­erinde­ki dönüm nok­ta­larını, spor dünyasın­da kadın olmayı, hay­at tecrü­beleri­ni konuş­tuk.

Bengü Arslan Esin kimdir, eğitim hay­atınız­dan ve akademik başarılarınız­dan bahseder misiniz?
İşime ve sevdik­ler­ime tutkuy­la bağlıyım. Tutku aslın­da tok­sik bir duygu yani o ince çiz­gi geçildiği anda kişinin moti­vasy­onunu kay­betmesi işten bile değil. Bu da zaman zaman beni may­mun iştahlı kon­u­mu­na düşürüy­or.  Bazen de melankoliğim. 35 yaşın­dan son­ra kendi­mi tüm yön­ler­im­le sevmeyi öğrendim. Aslın­da key­fime çok düşkünüm, tam bir Aslan kadınıyım… Akademik olarak spor ile iletişi­mi bir ara­da seç­tim: Bir tarafta Ankara Başkent Üniversitesi’nde okuduğum Spor Bil­im­leri, diğer yan­da ise Radyo, Sine­ma ve TV…Dolu dolu yaşadığım öğren­ci­lik yıl­larımı, biri FIFA Spor Yöne­ti­mi master’ı, diğeri Bahçeşe­hir Üniversitesi’nde Exec­u­tive MBA olmak üzere 2 yük­sek lisans dere­ce­si ile taç­landırdım.
Mil­li sporcu olan bir anne babanın kızı olarak, yürüm­eye başladığım anda spo­ra başla­mak ben­im için bir kader­di.  Manş Denizi’ni yüz­erek geçen ilk Türk Kadını, Nes­rin Olgun Arslan’ın kızı iseniz, çok iyi bir sporcu olmak zorun­dasınız ☺ Kendi­mi hep “zorun­lu sport­men” olarak adlandırdım. Birçok spor dalın­da pro­fesy­onel olarak yarıştım, yüzme ve teniste çok sayı­da Türkiye şampiy­on­luğum var.  Şu anda da ulus­lararası birçok açık deniz yarışın­da, dünyanın birçok yerinde yarış yüzüy­or ve çok key­i­fli deney­im­ler yaşıy­oruz.

Türkiye Fut­bol Fed­erasy­onu ve UEFA’daki tecrü­belerinizi siz­den dinleye­bilir miy­iz?
Fut­bol konusu ben­im için res­mi olarak 1998 yılın­da açıldı sanıy­o­rum. İlk işim, Fransa’da düzen­le­nen FIFA Dünya Kupası’nda görev almak oldu. 2006’da Bir­leşik Arap Emirlikleri’nde düzen­le­nen Dünya Üniver­sitel­er Spor Federasyonu’nun düzen­lediği forum­da Türk öğren­ci tem­sil­cisi oldum. 2010’da TFF’de çalış­maya başladım ve aynı yılın Mayıs ayın­da İsveç, Stockholm’de düzen­le­nen UEFA KISS Work­shop “Com­mu­ni­ca­tion & Media”, konu­lu çalış­tay­da Türkiye Fut­bol Fed­erasy­onu tem­sil­cil­iği yap­tım. TFF bünyesinde, AR-GE ve Yayın­lar Yönet­men­liği, UEFA Eğitim Sorum­lu­luğu ve Pro­fesy­onel Kurul Sorum­lu­luğu gibi pozisy­on­lar­da görev aldım. TFF kariy­er­im­in son durağın­da UEFA Kulüp Lisans ve Finansal Fair Play Sorum­lusu oldum ve 2018 sen­esinde bu pozisyon­dayken isti­fa ettim. Spor cami­asıy­la pro­fesy­onel ilişkim bit­miş olsa da, sporla ve kadın sporcu­lar­la gönül bağım hiç kop­madı. Halen bu alan­da­ki çalış­malarım ve yöne­tim kuru­lu üye­lik­ler­im aktif olarak devam ediy­or.

Kariy­erinizde­ki dönüm nok­ta­larınız nel­er? Böyle­sine vizy­on­er bir bakış açısı­na sahip olmak ve ken­di­nizi geliştirmek adı­na nasıl bir yol izle­di­niz?
Kariy­er­imde­ki şüph­e­siz en keskin viraj, spor ile yol­larımı ayırdığım ve iletişim sek­törüne geçtiğim yani Bourz’un doğ­duğu andır. Bourz olarak tem­sil ettiği markalar için nasıl bir vizy­on belir­liy­or­sam, elbette ken­di markam için de büyük düşünüy­o­rum. “İns­anın ken­di içinde ola­cak…” der­ler ya, ben­im duru­mum aynen bu! Evet, eğitim hay­atım boyun­ca, yaşım­dan bek­len­meye­cek kadar çok sorum­lu­luk almak­tan kaçın­madım ve alnımın akıy­la üstesin­den geldim. Kariy­er yaşan­tım­da han­gi kurum veya pozisy­on olduğu fark etmek­sizin adan­mışlık­la hizmet verdim. Ama vizy­on­er ola­bilmek veya kişisel gelişim anlamın­da hiç bir çabam olmadı. Sadece tecrübe, cesaret ve adan­mış bir öğren­ci / çalışan / işv­eren olmak beni bu nok­taya getir­di.

Fark­lı sek­tör­lerde çalış­mak size hay­at adı­na nel­er kazandırdı?
Her sek­törde, tüm sosyo-ekonomik statüler­den, işçi, yöneti­ci ve patron bulunur. Kişi­lerin sek­törde­ki kariy­er durak­ları o güne kadar hey­belerinde birik­tirdik­leri deney­im, diplo­ma gibi unsurlar sayesinde belir­lenir.

Bir sek­törde, pozisy­onu ne olur­sa olsun bünye­sine aldığı kişiyi ken­di dinamik­lerinin çark­ların­da eğip bük­tüğünü ve potasın­da eri­tip, sek­töre özgü tek bir düşünce yapısıy­la yeniden yarat­tığını fark ettiniz mi hiç?
Şim­di ben sorunuza yanıt verey­im: Eski­lerin tabiriyle “insan sar­rafı” oldum. Yeni tanıştığım birinin kod­larını oku­mayı öğrendim ve artık kişiye, düşünce yapısı­na isti­naden notu­mu çok hızlı vere­biliy­o­rum.

İletişim ajan­sı Bourz’u han­gi moti­vasy­on­la hay­a­ta geçir­di­niz? Faaliyet­leriniz­den ve müş­ter­i­leriniz­den bahseder misiniz, Bourz han­gi nok­ta­lar­da fark­lılaşıy­or?

TFF’de çalıştığım dönemde, tüm kariy­er yaşan­tımın erkek hege­monyası altın­da olduğunu ilik­ler­ime kadar his­set­tim.  Bourz’u kurarken moti­vasy­on­um; gerçek­ten erkek ege­men bir dünyadan kaç­mak ve cin­siyet­lerin görece eşit olduğu bir baş­ka geze­gende koş­maya devam ederek, bel­ki de günün birinde ipi göğüsle­mek­ten ibaret­ti. Bugüne kadar Bourz olarak hiç reklam yap­madık. Bugüne kadar tem­sil ettiğimiz markalar, Bourz’dan ve Bourz’dan aldık­ları hizmetin kalitesin­den mem­nuniyet­leri ölçüsünde “word of mouth — kulak­tan kulağa” reklamımızı yap­tılar. Bourz’u daha butik bir ajans olarak kon­um­landır­mayı seviy­o­rum. Önce­lik­le ajan­sımın tem­sil ettiği her markaya kendim dokun­mak ister­im.  Çok araştır­ma yap­mak, en iyiyi üretme azmine sahip olmak ve bir tutam heye­can. İşte size bu işin gizli for­mülü…

Türkiye’deki Avru­pa Bir­liği İletişim Programı’nda PR& Event ve İletişim Uzmanı olarak danış­man­lık görevi­ni üstleniy­or­sunuz. Nasıl çalış­malar yürütüy­or­sunuz?
Bourz ekibi olarak, Avru­pa Birliği’nin Türkiye’deki iletişim ve etkin­lik faaliyet­lerinin içerisinde aktif olarak görev alırken, Avru­pa Birliği’nin Türkiye’de finanse ettiği pro­jelerin yöne­ti­minin iletişim süreç­leri­ni de yönetiy­oruz.  11. İns­an Hak­ları Kısa Film Yarış­ması ve Avru­pa Film Gün­leri, Kadın­lar Günü Etkin­liği, 9 Mayıs Avru­pa Günü kap­samın­da gerçek­leştir­ilen; Avru­pa Günü Resep­siy­onu, Uğur Gal­lenkuş Para­lel Evren­ler Ser­gisi, kon­ser­ler, UBDIT (Uşak Büyük­baş Deri­ci­lik İşleme Tesisi) İletişim faaliyet­leri, Trakya’nın Ver­im­li KOBİ’leri Pro­je­si iletişim faaliyet­leri gibi pek çok ulus­lararası pro­je Bourz işbir­liği ile gerçek­leşti ve yeni pro­jel­er bir­biri ardı­na geliy­or…

2019 yılın­da danış­man­lık yap­tığınız ROTAHANE pro­jesin­den ve Pro­je Koor­di­natör­lüğü görevi­ni üstlendiğiniz “A Turk­ish Day in Cannes” etkin­liğin­den bahseder misiniz?
Mart 2019 itibariyle Kültür ve Tur­izm Bakanı‘nın eşi Sn. Per­vin Ersoy, Bilge Kuru ve Emel Oysal’ın iç tur­iz­mi can­landır­mak adı­na başlat­tık­ları ROTAHANE ( Her Şehri Ünlüsüyle Geziy­oruz ) pro­jesinin de danış­man­lığını yürüt­tüm, oldukça key­i­fli ve bol seya­hatli bir pro­je idi.
Yine Mayıs 2019’da Cumhur­başkan­lığı ve TC Kültür ve Tur­izm Bakan­lığı himayelerinde Zeynep Kar­tal ile gerçek­leştir­ilen “A Turk­ish Day in Cannes” etkin­liğinin Pro­je Koor­di­natör­lüğü görevi­ni üstlendim.
İlk pro­j­eye ünlü­lerin ilgisi çok yük­sek oldu. Bu anlam­da, sanatçılarımızın doğ­duk­ları toprak­lara vefa bor­cunu ödedik­leri­ni söyleye­bilir. Gezinin her bir ayağı bir basın ordusu tarafın­dan takip edil­di. Gerek yazılı, gerek görsel medya da çok geniş PR geri dönüşü aldı. Böyle bir pro­jenin içinde olmak suretiyle, iller­im­izin tar­i­hi ve tur­is­tik güzel­lik­leri­ni gözler önüne ser­erek, iç tur­izme ivme kazandır­mak konusun­da bir nebze fay­dam olduysa ne mut­lu bana… Bu pro­jenin çık­tıları olarak; illerin tur­izm gelir­lerinin art­tığını ve bu böl­gelerin kalkın­ması­na büyük bir yarar sağ­landığı­na inanıy­o­rum.
“A Turk­ish Day in Cannes” etkin­liği kap­samın­da tüm dünyadan Cannes’a akın eden film yapım­cıları­na Türk tar­i­hi ve tar­i­himizin bize bırak­tığı miraslar anlatıldı, bir­birinden lezzetli Türk yemek­leri­ni ikram edil­di. Yemek­ler­im­i­zle mi kalp­leri çaldık yok­sa mirasımızın ihtişamıy­la mı bile­meye­ceğim ama pro­jenin çok güzel geri dönüş­leri olduğunu duy­dum.

Basılı ve görsel mecralar­da  yazarlık­tan genel yayın yönet­men­liğine birçok pozisyon­da görev aldınız.  İçerik üret­mek ve bu alan­da da var olmak nasıl bir his?
Ben­im için yer­ine hiçbir şey kon­may­a­cak bir heye­can. Her yazım yayın­landığın­da, oku­ma bayra­mın­da elması kızartıla­cak küçük bir kız çocuğu kadar heye­can­la bek­ler­im yorum­ları… Pro­fesy­onel hay­at­ta başarının sır­rı amatör ruhu asla kay­bet­memek der­ler… Buna inanın…

İş dünyasın­da başarıyı yakala­manın sır­ları nel­er, bu konu­da genç okurlarımıza nel­er öner­irsiniz?
Konunuza bir duayen kadar (tecrübe sahibi değil, bil­gi sahibi olmak­tan bahsediy­o­rum) vakıf olun. Amatör ruhunuzu koruyun, sebat edin. İşye­rinize ve işv­ereninize aidiyet; işinize adan­mışlık hissi duyun. Mut­lu olduğunuz işi yapamıy­or­sanız; yap­tığınız işten mut­lu olmayı öğrenin ve işinizin sizi mut­lu etme­sine fır­sat verin çünkü mut­su­zluk sizi başarısı­zlığa götürür.

Son olarak, gele­ceğe dair plan­larınızı öğrenebilir miy­iz? Hay­a­ta geçirmeyi plan­ladığınız yeni pro­jel­er var mı?
Özür diliy­o­rum çünkü çok klişe ola­cak: “ Sür­priz pro­jel­er pek yakın­da bom­ba gibi geliy­or.” 🙂 Markaların strate­ji­leri gereği gizlilik has­sasiyeti olur. Bu neden­le bu soruyu han­gi iletişim­ciye sorarsanız sorun maale­sef az önce verdiğim yanıtı almanız kuvve­tle muhtemel.

Exit mobile version