GARDIROP MAGAZİN

Umut Eker: Hayatın ve sokağın içinden

Sokak modasını kendine has şek­ilde yorum­layan Umut Eker, stil danış­man­lığın­dan butik işlet­mecil­iğine ve moda film­leri yönet­men­liğine uzanan kariy­er çizgisiyle ilham veriy­or. İlk genç­lik yıl­ların­dan bu yana gerçek bir Levi’s tutkunu olan Eker’i, ortağı Didem Soy­dan ile beraber yeniden yorum­ladığı efsanevi Truck­er ceketi’nin lans­man­ın­da yakaladık.

 

1.
0:58

Günümüzde beraber yiyip içen, eğle­nen, seya­hat eden sıkı dost­ların beraber iş yap­ması­na daha sık tanık oluy­oruz. Sizin de Didem Soy­dan ile aranız­da böyle bir bağ var. Tanıştığınız ilk gün­den bel­li miy­di tüm bun­ların ola­cağı?
Tabii ki değil­di. Önce­lik­le çok gençtik ve ikimizin de hay­al­leri vardı. Bir­bir­im­ize gele­cek­te bu kadar sıkı bağlanacağımızı tah­min etmiy­or­duk. Aramız­da­ki dostluk her geçen yıl tarif edile­mez bir hal aldı. Şu anda da ken­di içerisinde zirvesi­ni yaşıy­or. Tabii yap­tığımız işbir­lik­leri sayesinde daha da sıkı dost olduk.

Her zaman iyi anlaşır mısınız? Fikir ayrılık­ların­da kimin sözü ağır basar?
Bir­lik­te iş yaparken ara­da bir­bir­im­ize sataşırız. Bazen bir­bir­im­izi WhatsApp’ten engellediğimiz veya bir haf­ta konuş­madığımız da olur ama tabii sonun­da barışa­cağımızı bil­i­riz ve ken­di kendimize oyun oynarız. Arkadaşlığımız bayağı komik­tir. Çevrem­izdek­il­er genelde “aman araları­na girmeye­lim, biz yanarız” der­ler.

“Entourage“ınızda baş­ka kim­ler var?
Aslın­da öyle bir duru­mu­muz yok. Ken­di gibi yaşayan insan­larız. Dürüst ola­cağım: Men­faat ilişk­isi kuramıy­oruz. Bu zat­en bel­li oluy­or­dur. İzole de yaşamıy­oruz. Kapımız herkese açık, herkesle arkadaşız. Biz­im için gerçek­lik ve samimiyet çok önem­li. Çevrem­izde de o tarz insan­lar toplanıy­or. Hiçbir­im­izin kötü hırsı yok ve hay­atı olduğu gibi yaşıy­oruz.

Levi’s’ın ikonik “Truck­er Jack­et” mod­elin­in 50. yılı için Berlin’de açılan bir sergiye dahil oldunuz. Olay­lar nasıl gelişti?
Olay­lar çok hızlı gelişti, biz de neye uğradığımızı anlaya­madık! 🙂 Ben zat­en Levi’s ile işbir­liği yap­madan önce de gerçek bir Levi’s aşığıy­dım. Levi’s Mar­ka Pazarla­ma Müdürü Ser­ra Şenol ile tanış­mamız o vesi­leyle oldu. Sadece bu mar­ka işbir­liğin­den dolayı Levi’s giyen biri değil­im. Evde on yıl­lık Truck­er ceket­ler­im, jean’lerim var. Her zaman Levi’s’a büyük tutkuy­la bağlıy­dım. Mar­ka olarak görmezdim. Çünkü Levi’s bir yaşam biçi­mi.

Sokak modasın­dan yolu geçen hemen herkesin Levi’s ile bir anısı veya hikayesi vardır. Sizin­ki ney­di?
15–16 yaşların­dayken idol olarak gördüğüm dayım bana bir Levi’s almıştı. Hiç unut­mam. Hat­ta ben baş­ka bir jean markası istiy­or­dum; o ise bana zor­la “Levi’s ala­cağız, bunu giye­ceksin” demişti. Ben­im için çok güzel bir hatıradır ve Levi’s sevmemde­ki en önem­li etk­endir.

Truck­er ceketi ser­gi­sine dön­ersek…
Levi’s ile son işbir­liğimizde Leo (Lunatic), ben ve Didem, Berlin’deki Truck­er Jacket’in 50. yılı ser­gi­sine katıldık. Dünyanın birçok ülkesin­den kre­atif isim­lerin kişisel damgasını vur­duğu ceket­lerin yanın­da biz­im­ki de sergilen­di. Son­rasın­da da Didem ile bir Truck­er daha tasar­ladık.

Nasıl kişiselleştir­di­niz Truck­er ceke­ti­ni?
İlh­amımızı İstanbul’dan aldık. Doğ­ma büyüme İstanbullu’yum ve gerçek bir İst­anb­ul aşığıyım. Şehrin tüm detay­larını çok seviy­o­rum. Bu ceketi yaparken de kör göze par­mak sok­madan, sırtı­na ülkem­izi ve kültürümüzü tem­sil eden kil­im des­eni­ni koy­mak iste­dik. Ön kıs­mın­da da ben­im kolum­da­ki döv­menin bir kopy­ası var. Rengine kadar tama­men aynı. Ceketin sol kol­un­da da Didem’in dövme­si var. Bu da bizi anlatıy­or. Kendimizce dövmeler­im­izin de bir hikâye­si var. O yüz­den hep­sinin cekette toplan­ması biz­im için duy­gusal olarak da oldukça değişik bir tecrübe.

Truck­er ceket için son olarak bir video da çek­tin. Yönet­men şap­kası giymek nasıl?
Yak­laşık 1,5 yıldır yönet­men­lik yapıy­o­rum. Daha önce Puma’ya da iki tane video çek­miş­tim. Onun öncesinde ise müzik video kli­p­ler­im var. Yavaşça, sak­ince ve emin adım­lar­la iler­lem­eye çalışıy­o­rum. Bence bu alan­da gele­cek­te güzel işler yapacağım.

Nişantaşı’nda “Hole Acad­e­mie” adlı ortak bir adresiniz var. Dükkanın kapısı kim­lere açık? Kim bura­da ken­di­ni rahat hisseder?
Herkese açık ve herkes ken­di­ni rahat hisseder. Hay­atın ve sokağın için­den bir mekan yap­maya çalıştık. Tasarımı ve deko­rasy­onu bana ait. Berlin, New York ve İst­anb­ul gibi üç şehri çağrıştıran bir mağaza hay­al ettik. Berlin’i tarz olarak çok beğenir­im; dolayısıy­la içinde biraz Berlin dokunuşları da var. Mağaza­mıza giren insan­lar kendi­leri­ni çok rahat ve evin­de gibi hissediy­or. Türkiye’deki bazı mağazalar­da şöyle bir sorun var: Müş­teri geldiği zaman bir şeylere dokun­maya çekiniy­or. Ben onlara “müze mağazalar” diy­o­rum. Biz öyle olsun istemedik. Gerçek­ten de insan­lar rahat hareket ede­bilsin, kahvesi­ni içsin, mekan­da vak­it geçirsin ve kıyafet­leri deney­im­lesin iste­dik. Ora­da olduğu­muz zaman, bizi görm­eye gelen insan­lar­la soh­bet ediy­oruz. Bu durum­dan da hiç çek­in­miy­oruz. Mağaza­da olduğu­muzu bağıra bağıra söylüy­oruz, “Buyu­run gelin!” diye.

Satış sit­eniz var mı?
Aslın­da yola çıkış nok­tamız, kendimizce vak­it geçire­bile­ceğimiz bir yer yapıp, satışı da inter­net üzerinden yap­mak­tı. Net­icede, Türkiye’nin gene­line açıl­mak adı­na inter­net mağaza­cılığı şart. Fakat daha önce­den ticaret yap­madığımız için önümüze bir­takım engeller çık­tı; bu ara­da insan­lar­la bire bir iletişim kura­bildiğimiz mağaza­cılığı da çok sevdik. Mağaza­mız­da dig­ger markaların yanı sıra, “Hole Acad­e­mie” etiketli ürün­ler­im­iz de yer alıy­or. Dolayısıy­la her şey başlangıç­ta küçük bir kar­top­uyken, büyük bir çığa dönüştü. Biz de biraz kon­trol­lü ve sakin hareket ettik. Fakat okurların takipte kalmasın­da yarar var; inter­net satış sitem­iz şu gün­lerde her an açıla­bilir!

Sokak modası, dövme ve grafi­ti; hep­si de el ele giden kültür­ler. Bun­lar sizin için ne ifade ediy­or?
Yaşadığımız hay­atın ta ken­disi­ni ifade ediy­or. Dolayısıy­la bun­ların hep­si, ken­di içinde “biz”.

İlk döv­men hangisiy­di? Sonun­cusu hangisi ola­cak? Veya son­dan bir önce­ki diye­lim…
İlk dövme­mi on yedi yaşım­dayken sırtı­ma yap­tır­mıştım. Çok küçük­tüm ve acıyıp acı­madığını bile hatır­lamıy­o­rum. Son dövmem ise kafam­da­ki köpekbalığı dövme­si. Aa par­don! Son dövmem o değil! Son olarak koluma, Hindistan’a gir­iş — çıkış kaşeleri­ni yap­tırdım. O kadar çok dövme yap­tırıy­o­rum ki son dövme­mi bile hatır­laya­madım 🙂 Bun­dan son­raki­ni ise henüz ben de bilmiy­o­rum.

Kimi giy­dirmek ister­din?
Eski­den stil danış­man­lığı yapıy­or­dum. Fakat şim­di buna devam etmiy­o­rum. Çünkü beni yeter­ince doyur­du ve o konu­da kendim­ce son nok­taya ulaştım. 1,5 yıldır ise yönet­men­lik beni daha çok heye­can­landırıy­or. Tabii olgun­laştım ve hay­at­tan ne iste­diği­mi çok daha iyi biliy­o­rum. Yönet­men­lik kariy­er­im daha kendin­den emin gidiy­or. Tabii şu da var: Yıl­lar­ca stil danış­man­lığı yap­mış olmam, yönet­men­lik­te de beni kre­atif olarak bir adım ileriye taşıy­or. Tabii hala biri­ni giy­di­re­bilir­im ama bilemiy­o­rum…

Son zaman­lar­da gördüğün en hari­ka şey ney­di?
Tac Mahal. Gerçek­ten büyü­leyi­ci ve hikayesi beni çok etk­ile­di.

Sosyal medyayı çok “hızlı” kul­lanıy­or­sun. Insta­gram sana nasıl bir pencere açtı? Şim­di sıra­da ne var?
Instagram’ı genel olarak seviy­o­rum ama sevmediğim çok fazla yanı da var. Bazen çok yoru­cu oluy­or. Çünkü orası, bil­gi akışının çok hızlı yayıldığı, kosko­ca­man görsel bir çöplük. Artıları da var eksi­leri de. Biz­im jen­erasy­on­u­muz daha çok ken­di deney­imley­erek bir şey­leri anal­iz ede­biliy­or­du. Fakat şim­di yak­laşık bir saat içinde iki bin tane görselle karşılaşıy­or­sun. Bil­gi akışının hızı, kişinin kre­atif anlam­da doğruyu ve yan­lışı ayırt etmesinde sorun teşk­il ediy­or. Ben bu durum­dan bazen çok rahat­sız oluy­o­rum. Yine de sosyal medya doğru kul­lanıldığın­da çok güzel bir şey. Sadece eğlen­mek için kul­lanıl­sa çok daha sağlık­lı olur­muş gibi geliy­or bana. Şimdi­ki Z jen­erasy­onu biz­den çok daha hızlı ve pratik. Sosyal medya­da da çok daha etkin­ler. Biz biraz daha sakin ve din­gin olan­lar­danız. Mesela ben Instastory’de en fazla on beş daki­ka geçiriy­o­rum­dur. Günde 5–6 saat sto­ry çek­erek yaşa­mam mümkün olmazdı. Gerçek hay­atı kaçır­mış olur­dum. Ben Insta­gram ile yatıp kalk­mayan bir jen­erasy­onun parçasıyım ve Insta­gram fenomeni de değil­im. Dolayısıy­la “Insta­gram olmasa ne yaparım” diye düşün­müy­o­rum.

NEREDE?
www.holeacademie.com

Kendin Kadar Ori­ji­nal Yap!
Ori­ji­nal den­im ceket tasarımı 50. yılını devir­di! 1967’de ilk kez piyasaya sürülen Levi’s® 70505 Truck­er mod­eli, çok geçme­den sahip­lerinin kişisel damgasını vura­bile­ceği bir tuvale, ade­ta bir sanat ser­ine dönüşmüştü. 1973’te Levi’s ilk Den­im Sanatı Yarışması’nı düzen­le­di. Levi’s tutkun­larının ceket­leri­ni tama­men eşsiz kıl­ma arzusu daha da güçlenerek sürdü; öyle ki Levi’s birkaç sene önce tüm dünya­da The Levi’s Tai­lor Shop kon­sep­ti­ni hay­a­ta geçir­di. Böylece artık markanın takipçi­leri, pro­fesy­onel bir terzi­den küçük bir destek alarak ceket­leri­ni kişiselleştirme şan­sı buluy­or. Coachel­la gibi popüler fes­ti­vallere damgasını vuran dan­tel­li, payetli, nev‑i şah­sı­na mün­hasır Truck­er ceket­lerinin kay­nağını artık biliy­or­sunuz!
Exit mobile version