Güneş Güner: Merakla Beklenen Zevkli Oyun
Son iki sezondur Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’ın kreatif direktörlüğünü üstlenen tasarımcı Güneş Güner ile etkinliğin dünü ve geleceğinin yanı sıra, modaya yaklaşımını ve tasarım çizgisini de konuştuk.
Tasarımdan üretim, satış ve pazarlamaya moda sektörünün çok farklı alanlarında çalışma fırsatı bulan tasarımcı, bireysel ve kurumsal imaj yönetimi, marka ve tasarımcılara koleksiyon ve stratejik danışmanlığın yanı sıra, farklı akademilerde moda ve pazarlama, trend analizi renk teorisi, vücut ve davranış analizi üzerine geniş bir yelpazede atölyeler düzenliyor. Royal Gang adlı kendi markası içinse alışılmadık ipliklerden tişörtler ve tamamlayıcı, işlevsel ürünler tasarlıyor.
Modaya olan ilginizi ilk ne zaman keşfettiniz?
Kendimi bildim bileli, bana özel bir şeyler giymek istedim. Giysileri mutlaka değiştirip dönüştürerek giyerdim. Hatta özel dikim sevdalı bir çocuktum. Mağazalarda gördüklerimden memnun olmaz, hayal ettiğimi diktirmek isterdim. Bu gün de durum aynı.
Milano’da Moda Pazarlaması eğitimi aldınız, sonrasında İstanbul Üniversitesi’nde İletişim, ardından da Istituto Marangoni’de Moda Tasarımı programlarını tamamladınız. Moda pazarlaması, iletişim ve moda tasarımını içeren bu üçlü eğitim paketinin kariyerinize nasıl bir katkısı oldu?
Sosyoloji de okumak istemiştim. İnsanların ortak beğenilerinin nasıl oluştuğunu merak ederdim. Modayı 360 derece keşfetme merakım vardı. Keşfettiğim her alan, bilmediğime merak kabarttı. Kumaşlar, düğmeler, form, hangi ürünü ne sebeple tercih ettiğimiz, mağaza- lar, vitrinler, dergiler, moda çekimleri… Hepsini ama hepsini öğrenmek istiyordum. Bugün hala tasarımdan üretime, pazarlamadan fiyatlandırmaya, içerik yaratmak ve uygulamaya, görsel düzenlemeden fuar organizasyonlarına kadar farklı konularda 20 yılı aşkındır seve seve çalışıyorum. Sanırım modanın her alanını ayrı seviyorum. Her farklı açıdan bilgi ve deneyim sahibi olmak işlerime farklı çözümler üretebilmemi, farklı açılardan bakabilmemi sağlıyor.
Milano yıllarınızdan cebinizde kalan en değerli taşlar neler? Bu “stil” şehri, hayata bakışınızı ve tarzınızı nasıl etkiledi?
90’lı yılların Milano’sunu yaşadığım için şanslı olduğumu düşürüm hep. Alberta Ferretti, Dirk Bikkembergs, Trussardi, Ferragamo, Versace gibi markaların tasarımcıları, yöneticilerinden dersler alarak, sektör dinamiklerini sektörün önde gelen isimlerinden öğrenme şansım oldu. Sadece teorik değil pratik
olarak da farklı alanlarda çalışıp projeler üretmemiz gerekti. Milano Moda Haftası’nda giydiricilikten, vitrin asistanlığına kadar denemediğimiz pek bir şey kalmadı. Tüm süreçlerin ardından tasarımın çözüm yaratması bakış açısındansa, sorundan yola çıkmayı tercih ettim. Farklı vücut tiplerinin, farklı karakterlerin giysi ararken ne gibi sorunları var, tasarımlar giyildiğinde ne hissetmek istiyorlar, gibi birçok soruya yanıt aradım.
Tasarım çizginizi nasıl tarif edersiniz?
Yalın, uyumlu, pragmatik ve iyi hissettiren… Her bireyin kendine özgü vücut tipi, karakteri, kendi koşullarının beklentileri ile giyim seçeneklerine sahip olma potansiyeli taşıdığına inanıyorum. Bu farkındalık bende yalın, uyumlu ve iyi hissettiren bir tasarım anlayışı yarattı. Kumaşı ve bedende yarattığı hissi çok önemsiyorum.
Moda sizin için tam olarak ne ifade ediyor?
Moda, kimi kahramanları ölümsüzleştiren, kimilerini yok eden kendi kurallarını sıklıkla yıkan, merakla beklenen zevkli bir oyun. Stil sahibi olanlar bu oyunun içerisinde en uzun kalabilen, hatta kimi zaman oyunu yöneten kişiler. Moda benim için kitlesel davranışların bireysel filtrelerde dışa vurumu.
Mercedes Benz Fashion Week İstanbul etkinliğinde Kreatif Direktör olarak önemli bir görev üstlendiniz. MBFWI’nin moda dünyasındaki yerini ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Uluslararası moda haftaları New York, Paris, Milano ve Londra başlı başına birer maraton. Her yıl farklı şehirler bu maratonun içerisinde yer almaya çalışıyor. İstanbul’un ise 10. yılı. 10 yıldır İstanbul filtresinde farklı tasarımların farklı mekanlarda moda ve tasarımın İstanbul’a has sergilendiği bir platform yaratmayı hedefliyoruz.
Geçen baharda sahne alan 13. MBFWI sizce nasıl geçti? Neleri başarılı buldunuz?
13. sezonda yeni kuşak tasarımcıların etkisi yoğundu. W‑S-M defilesi, moda haftalarında görülmemiş bir işbirliği oldu. Who Are Those People, Seydullah Yılmaz ve Muhammed İloğlu. Bu üç tasarımcı ortak bir koleksiyon ve ortak bir defile tasarladılar. Who Are Those People’ın kumaş ve desen kabiliyeti, Seydullah’ın güçlü ve farklı formları, Muhammed’in ise yarattığı stil ve tavır üçgeninde bir şov gerçekleştirdiler. Bir diğeri ise moda haftasının açılışını yapan defile: Emre Pakel. Vogue Talent’ın temsilcisi Sara Maino’nun da takibe aldığı Emre, moda dünyasının alışık olmadığı karakterler tasarladı. Özgür Masur’un yeni yaklaşımı “pret a couture” ve pırıltılı sunumu harikaydı. Aslı Filinta’nın ve Sudi Etuz’un şovları ve tercih ettikleri mekanlar harikaydı.
Bu sezon moda haftasında bizi heyecanlandıracak ne gibi farklılıklar ve yenilikler var?
Bir’arada olmak. İstanbul’un mümkün olan tüm yeteneklerini, tüm deneyimlerini biraraya getirerek, farklı tasarımlarla sergileyip leziz deneyimler yaşatacağımız, bu özel buluşmaların 10. yılını kutlayacağımız şahane bir sezon olacak.
Sizin şahsen bu sezonda iple çektiğiniz defile hangisi?
Keşke bir tane olsa…
Yurt dışında başarılı bulduğunuz, asla kaçırmadığınız ve sizi tasarım açısından besleyen etkinlikler hangileri?
Pitti Uomo: 22 yıldır vazgeçemiyorum. Milano Unica: Kumaşlar ve trend başlıkları için. Londra ve NY moda haftaları. Paris erkek moda haftası. Salone del Mobile Milano: Endüstriyel tasarımları izlemek müthiş keyifli!
Oldukça yalın ve özgün bir şahsi tarzınız var; gardırobunuzun vazgeçilmez parçaları neler?
Sigara pantolonlarım, beyaz ve denim gömleklerim ve küpelerim.
Sizce nasıl stil sahibi olunur? Bunun için sadece güzel giyinmek yeterli mi?
Stil bence, vücut tipiniz ve yaşam tercihlerinizi net olarak keşfedip eşleştirdikten sonra, insanların aklında yaşattığınız kimlik. Kendinizi tanımanız ve güvenmeniz ise olmasa olmazı.
Hayattaki en büyük ilham kaynaklarınız neler, kimler? Birkaç örnek verebilir misiniz?
Andree Putman, Diane Keaton, David Bowie, Dries Van Noten. Ve seyahat etmek…
Bu aralar en çok dinlediğiniz müzikler?
Neden bilmem, sürekli Dave Brubeck’ten “Take Five” ve Beatles dinliyorum. Özellikle “Yellow Submarine”. Yesterday filminin etkisi sürüyor olabilir.
Sıradaki sizi heyecanlandıran hedef veya proje nedir?
Daha çok başındayım. Yepyeni bir okul projem var ve çok heyecanlıyım.