GARDIROP MAGAZİN

Ecem Çalhan: İzmir’in Yükselen Yıldızı

Ecem Çal­han: İzmir’in Yük­se­len Yıldızı, karan­ti­na gün­leri, tüm dünyada­ki moda dergi­leri gibi Gardırop Magazin’i de yeni heye­can veri­ci alan­lara adım atmaya cesaretlendiriy­or! Kuzey Yıldızı’nın genç ve güzel oyun­cu­ların­dan Ecem Çal­han’ın, styling’i ve uygu­la­ması tama­men Face­Time üzerinden gerçek­leştir­ilen fotoğraf çeki­mi Mayıs sayımızın kapağını süs­lüy­or!

Yetenek­li oyun­cuyu yakın­dan tanı­mak isteyen­ler için en fil­tre­siz, ener­jik ve deli dolu haliyle Ecem Çalhan’la gerçek­leştirdiğimiz soh­be­timiz, ilerleyen say­falar­da…

Fotoğraflar Ser­hat Hayri Moda Editörü Çağla Küçükdere­li

Katkılarından dolayı Sezer Yesilirmak’a teşekkürler.

Seni biraz tanıya­bilir miy­iz?
İzmirl­iyim, hala ailem­le beraber İzmir’de yaşıy­o­rum. Annem mali müşavir. Üç kardeşiz, iki erkek kardeşim var. Abladan daha çok arkadaş olan­lar­danım. Annean­nem ve dedem de biz­im­le. Annean­ne­min yeri çok çok fark­lı; beni tanıyan herkes bilir, bu yüz­den hala beraber­iz. Ailenin kıya­madığı, ama tatlı sitem ettiği o çocuk­lar­dan biriy­im. Küçükken çık­tığım ağa­ca hala çık­a­bilen şanslı insan­lar­danım. Geçmişin güzel­lik­lerinden vazgeçe­meyen, her duyguyu yoğun yaşayan, heye­can­lı bir insanım. Fazla yer­imde duramıy­o­rum, küçük­lüğüm­den beri hiç değişmeyen huyum bu ola­bilir. Bacağım­da hala çocuk­luk­tan kalma izler var. Annean­nem hep der­di: “Çocuğum, göz önünde bir meslek yaparsın, bak her yerin yara bere içinde, biraz yerinde dur!” Ben dur­mazdım. Annean­nem hak­lı çık­tı ama hala piş­man değil­im, yine olsa yine ağaçlara çıkarım (ki yapıy­o­rum da)!

Ecem Çal­han

 

“Özgür bir birey olarak özgür­lüğün kıymeti­ni çok iyi anladım. Hep kal­a­balık ortam­lar­dan şikayet ederdim, şimdiyse aslın­da kal­a­balığın bize bir mut­lu­luk ve neşe kat­tığını anladım. Hay­atım­da yap­mak iste­diğim bir değişik­lik yok, yine aynı Ecem olarak devam ede­ceğim.”

Oyun­cu­luk oku­ma kararını nasıl verdin? Çevren­dek­il­er oyun­cu­luk yeteneğin olduğunu mu düşünüy­or?
Yetişkin­liğim öncesinde, henüz oku­la git­miy­orken İzmir Devlet Tiyatrosu’nun çocuk oyun­cu­ları arası­na seçilmiş­tim ama son­ra bir kop­uş oldu. Büyüyünce ailemin “Bu işi yap­mak istiy­or­san oku­lunu oku, öyle gel!” deme­siyle bu yol­cu­luğum başladı. İnt­ern­ett­en araştır­maya başladım ve oku­la girmek için yetenek sınavları­na hazır­lan­mam gerek­tiği­ni anladım. Alsancak’ta bir atö­lye bul­dum ve onlar­la eğitime başladık. O sene oku­lu kazandım. Hay­atım boyun­ca çok meslek geçti aklım­dan, ama hep­si­ni den­e­mek isteyip daha kurs aşa­masın­da vazgeç­tim. Fakat evde de tirad­lar oynayıp atö­ly­eye gidiş dönüş yol­ların­da tiy­a­tro oyun­ları okuyun­ca anladım ki bu mesleği yap­mak­ta karar­lıyım ve yanıl­mamışım. Çevrem­den olum­lu dönüşler alıy­o­rum, ama birinin deme­siyle ne yetenek­li ne de yetenek­siz olun­muy­or. Okul­dan son­ra mesleği­mi yap­mam gerekiy­or­du ve tiy­a­tro dışın­da da mesleği­mi yap­mak iste­d­im. Bunun için mena­jer bul­mam gerek­tiği­ni söyle­di, çok sevdiğim bir abim. Bun­dan birkaç ay son­ra da Cem Tatlı­tuğ ajan­sıy­la  iletişime geç­tim ve İstanbul’a git­tim. O sene içinde de zat­en Kuzey Yıldızı’­na girdim. Doğru insan­lar­la doğru zaman­da karşılaş­mam şan­sımı açtı diye­bilir­im.

Okul­lu bir oyun­cu olarak, for­mal eğitimin sana kat­tığı en önem­li şeyin ne olduğunu düşünüy­or­sun? Günün birinde oyun­cu­luk eğiti­mi vere­cek olsan, öğren­ci­ler­ine ilk vere­ceğin tavsiye ne olur­du?
Açıkçası teatral bir eğitim almanın bir çok avan­ta­jı var, hem deney­im hem genel kültür açısın­dan. Ufak yaş­ta şekil­len­mesi zor olan şeyler bun­lar, ama güzel sanat­lar fakül­tesinin kat­tığı en önem­li şey “kim” olduğunu bula­bilmeyi den­e­mek ve yıl­ma­mak. Çünkü eğitim aldığın sadece hocaların değil, aynı zaman­da da çevren oluy­or ve “insan­ların gözünde sen kimsin”i değil, “ken­di içinde sen kimsin”i bul­maya çalışıy­or­sun. Ken­di­ni sorgu­luy­or­sun, hem oyun­cu­luk hem de insan­lık açısın­dan. Eğit­men olmak gibi bir düşüncem hiç olmadı, fakat büyük konuş­ma­mak gerek. Vere­ceğim tavsiye kesin­lik­le şu olur­du: Bu kadar yük­sek ego gerek­tiren bir meslek­te “insan­ların tavsiye ve eleştir­i­leri­ni din­leyin ama sorgu­layın ve ken­di­nize hep inanın” derdim, çünkü inandığımız zaman bir şeyler başarıya ulaşıy­or. Gerçek bir inanç­tan bahsediy­o­rum; inanç ise çabayı doğu­ruy­or. İç dinamiği yük­sek tut­mak gerek.

Şan ve Latin dansları eğiti­mi de aldın. Bu ikisinin sana ne kat­tığını düşünüy­or­sun?
Her oyun­cu­nun alması gereken eğitim­ler bun­lar: dans, şan, eskrim… Çok şey kat­tı hareket anlamın­da, man­tık anlamın­da. Çeşit çeşit danslar öğrendik, ken­di beden­i­mizi, ses­imizi tanıdık. Der­sler zat­en çok eğlenceli geçer­di hep. Uygu­la­malı der­s­leri çok severdim; ilkokul­da­ki beden eğiti­mi der­si gibi bir şey. Tiy­a­tro tar­i­hi, kuramı vb. gibi ağır işle­nen der­s­lerin ve ağır öde­v­lerin ardın­dan bu der­sler ilaç gibi geliy­or insana. Hem eğleniy­or­duk hem öğreniy­or­duk.

Tiy­a­tro sah­ne­si mi, ekran mı? Şim­di her ikisi­ni de deney­im­lemiş biri olarak, her ikisinde de sevdiğin taraflar nel­er?
Sanırım bir ter­cih yap­mak çok gerek­li değil; ikisinin verdiği haz ve deney­im çok baş­ka. Tiy­a­tro sah­nesinde o an varoluy­or­sun ve yap­tığın her şey iyisiyle kötüsüyle o an reak­siy­on alıy­or. Kam­er­a­da bir daha den­eme şan­sın oluy­or. Kam­er­a­da yayın zamanı gelince ken­di hata­larını kendin göre­biliy­orken, tiy­a­tro­da bu mümkün olmuy­or. Kam­er­anın sevdiğim tarafı bu. Tiy­a­tro­daysa sah­nenin gücüne dahil ola­bilmeyi seviy­o­rum.

Kuzey Yıldızı ile dizi sek­törüne adım attın. Bu sek­töre gire­cek genç oyun­cu­ları nel­er bek­liy­or? Set ortamı tah­min ettiğin­den fark­lı mıy­dı? Neyi sevdin, han­gi konu­da şaşırdın veya zor­luk çek­tin?
Açıkçası tedir­gin­lik­ler­im vardı, bilmediğim bir yol­cu­luğa başlıy­or­dum ama ben­im için çok güzel geçti. Çok sıcak ve sami­mi bir ortam olduğu için çok rahat ve mut­lu his­set­tim kendi­mi. Hiç yabancılık çekmed­im, ilk işim olduğu için herkes “aklı­na takılan bir şey olduğun­da bize sora­bilirsin” dedi. Şaşırdığım ve hatır­ladıkça güldüğüm bir olay var: İlk set günümdü, ilk kez kam­era karşısı­na geçe­cek­tim ve kaçırıl­ma sah­ne­siy­di. Ben sanıy­o­rum ki tek seferde karşılık­lı oynay­a­cağız, tiy­a­tro sah­ne­si gibi düşündüğüm­den dolayı. Meğer herkesin çeki­mi ayrıymış, sahne tek seferde çek­ilmiy­or­muş. Hala düşündükçe gülüy­o­rum. Ayrı çekim olması beni çok daha rahat­lat­mıştı. Ben güzel bir ekiple adım attım, umarım yeni oyun­cu­ları da çok güzel bir set ortamı bek­liy­or­dur.

Kuzey Yıldızı için Ordu­lu bir kızı can­landır­mak üzere Ordu’ya, yer­el lehçeyi öğren­m­eye git­tiğin doğru mu? 
Evet, bu bil­giyi inter­nette ben de oku­muş­tum ama önce­den öğren­mek için bir yere gidemed­im, çünkü vak­it yok­tu. Mena­jer­im aradı ve “yarın yönet­men görüş­men var gelebilir misin?” dedi. Bulun­duğum kon­um­dan İst­anb­ul 9–10 saat sürüy­or­du ve o an hazır­lanıp çık­mam gerekiy­or­du. Öyle de yap­tım. Bir saat içinde otog­a­ra git­tim, indiğimde direkt Ersoy Hoca’yla görüşm­eye git­tim. Son bir şey istiy­o­rum, Ordu ağzı yapıp video yol­lar mısın demişti. Okul­da bir haf­ta son­ra final­ler­im başlay­a­cağı için oku­la döndüm. Çok hızlı akan bir zamandı, şu an düşündüğümde hala heye­can­lanıy­o­rum! İki final sınavı arasın­da­ki bir saat­lik mola­da videoyu çekip yol­ladık. Bir haf­ta çalış­ma fır­satım vardı, o yüz­den yör­eye gidip çalış­ma imkanım olmadı.

Ordu nasıl bir yer? Bir İzmirli olarak Ordu’nun güzel veya şaşırtıcı bul­duğun tarafları nel­er oldu?
Ordu çok güzel. Doğası, havası, o man­zar­aları insanı etk­iliy­or ve büyülüy­or. İlk işimde böyle güzel bir yerde doğay­la iç içe set ortamını yakala­mak büyük bir şans ben­im için. İns­anl­arı çok mis­afir­per­v­er; bizi bağır­ları­na bastık­larını söyleye­bilir­im. Ordu’­da şaşırtıcı bul­duğum şey, yazın bile soğuk olmasıy­dı. Yaz ayların­da çekim yap­mıştık ve üç saat süren bir yay­laya çık­mıştık şehire varır var­maz. Ben bir de İzmir’den geliy­o­rum, tişörtler almışım yanı­ma. Bir çık­tık yay­laya, buz gibi, sisler içinde, insan­lar mont­la dolaşıy­or. Hala daha şaşırıy­o­rum bu duru­ma.

Karan­ti­na hay­a­ta bakışını nasıl etk­ile­di? Bun­dan son­rasın­da hay­atın­da han­gi değişik­liği yap­mak istersin? 
Özgür bir birey olarak özgür­lüğün kıymeti­ni çok iyi anladım. Hep kal­a­balık ortam­lar­dan şikayet ederdim, şimdiyse aslın­da kal­a­balığın bize bir mut­lu­luk ve neşe kat­tığını anladım. Hay­atım­da yap­mak iste­diğim bir değişik­lik yok, yine aynı Ecem olarak devam ede­ceğim.

Karan­ti­na gün­lerinde evde güzel­lik bakımı yapıy­or musun?
Hep yap­tığım ruti­n­ime devam ediy­o­rum; açıkçası karan­ti­na beni daha da tem­belleştir­di. Uyandığım­da ve uyurken yüzümü yıkayıp, nem­lendiri­ci kremi­mi sürüy­o­rum. Ama maske yap­mayı da ihmal etmiy­o­rum.

BİRAZ DA GÜZELLİK

Makya­jla aran nasıl? Saç ve cilt bakım ruti­n­lerin nel­er?
Makya­jla aram gerek­tiği kadar iyi; set olduğu zaman makyaj yapıldığı için gün­lük hay­atım­da az ve doğal ürün kul­lan­mayı ter­cih ediy­o­rum.

Evde gün­lük ruti­nin nasıl? Sen de evde kişisel gelişim mevzu­u­na ken­di­ni kap­tırdın mı? Daha önce­den yap­madığın şey­leri yap­maya veya yeni bir beceri edin­m­eye çalışıy­or musun?
Kişisel gelişim alanı­na hiçbir zaman kendi­mi kap­tır­madım, çünkü kişisel gelişimin, birinin size verdiği direk­ti­fler değil, sizin ken­di­nizin deney­im­leyip sonuç çıkara­bile­ceği bir şey olduğu­na inandım hep. En iyi kişisel gelişim, kitap okuyup özümse­mek­tir. Daha önce yap­madığım hiçbir şeyi yap­mıy­o­rum, ama yeni şeyler ilgi­mi çekiy­or. Mesela her şeyin video­sunu çekip “An”lar birik­tiriy­o­rum. Önce­den de yapardım ama artık daha çok yap­maya başladım.

Ecem Çal­han: “Rahat ede­bildiğim şey­leri ter­cih ediy­o­rum.”

Kim­lerin stili­ni beğeniy­or­sun? Gardırobunun vazgeçilmez parçaları nel­er?
Nasıl hissediy­or­sam öyle giyiniy­o­rum. Rahat ede­bildiğim şey­leri ter­cih ediy­o­rum; bu bazen bir pija­ma da ola­bilir, rahat bir elbise de. Gardırobu­mun vazgeçilmezi tişörtler hem rahat hem her şeyle uyum­lu.

Hay­at­ta­ki ilham per­i­lerin kim­ler?
İlh­am per­i­ler­im duygu­larım, ve o duygu­ları yaşatan sevdiğim insan­lar diye­bilir­im. Yaşadığım an’lar­dan ilham alıp yol­u­na devam eden bir insanım.

“Friends izlemeye başladım Yıllardır izle diye direten arkadaşlarım olmuştu ama yeni başladım. Kesinlikle bütün olumsuzlukları, karamsarlıkları alıp insanı neşelendiriyor :)”

Son haf­ta­lar­da okuduğun, içi­ni açan ve tavsiye ede­bile­ceğin kitap, izlediğin dizi veya pro­gram var mı?
Şim­di söyleye­ceğim ama insan­lar daha yeni mi diye şaşıra­cak. Friends izle­m­eye başladım Yıl­lardır izle diye direten arkadaşlarım olmuş­tu ama yeni başladım. Kesin­lik­le bütün olum­su­zluk­ları, karam­sar­lık­ları alıp insanı neşe­lendiriy­or 🙂 İçinizi açan bir kitap önere­mem, çünkü okuduğum kita­plar pek iç açıcı ve umut veri­ci değil.

Ecem Çal­han: “Bir sürü anı birik­tirmek istiy­o­rum.”

İlerisi için hay­al­lerin nel­er? Oyun­cu­luk kariy­erinin yanın­da, mut­la­ka zaman ayır­mak iste­diğin tutku­ların var mı?
İyi bir kariy­er dışın­da sevdiğim insan­lar­la bir sürü anı birik­tirmek istiy­o­rum. Klasik ola­cak ama git­mek iste­diğim ülkel­er, yer­ler, katıl­mak iste­diğim fes­ti­valler var. Oralar­da bol bol anı birik­tirip dönüp bak­tığım­da ne güzel zaman­lardı demek istiy­o­rum.

Teknolo­jiyle aran nasıl? Face­time çeki­mi seni heye­can­landırdı mı?
Çekim çok güzel geçti, Ser­hat ile beraber güzel bi ener­jik, eğlenceli bir çekim geçirdik. İkimiz de ilk kez deney­im­ledik nasıl olcağı konusun­da bir fikrim­iz yok­tu ama çok güzel oldu ve çekim yaparken olduğun­dan hızlı geçti zaman. Çok heye­can­lı ve renk katan bir çekim yap­tık.

Exit mobile version